31 Mart 2017 Cuma

Mobil Şebekelerdeki Modülasyon Tekniklerinin İlerleyişi Üzerine.

Geçtiğimiz yıllar boyunca, cep telefonlarımız güç bakımından etkin sayısal modülasyon tabanlı sistemlerden bandgenişliğini önceleyen sayısal modülasyon tekniklerine geçiş yaptı biz farketmeden. Bunun arkasında yatan temel sebep artık yeni akıllı cep telefonlarımızın genişband uygulamalarının gerektirdiği yüksek aktarım hızlarına ulaşabilmekti. Enerji ya da güç bakımından verimli / etkin modülasyon tekniği verinin en düşük güç seviyesinde aktarımını sağlar. Örnek olarak çok uzak olmayan bir tarihte kullandığımız GSM/GPRS şebekeleri bu tekniği kullanan sistemlere iyi bir örnek teşkil eder. Bu şebekelerde kullanılan modülasyon tekniği İkili yani binary sinyal GMSK dir. Bandgenişliği bakımından etkin modülasyon tekniğinde sınırlı spektrum band genişliğinde GMSK tekniğine kıyasla daha yüksek hızlarda veri aktarımı gerçekleşir. 3G şebekelerinin ilk fazlarında bandgenişliği etkin modülasyon tekniğinden faydalanılmıştır. 16’lı Karesel Genlik Modülasyonu (16QAM) en son , yüksek hızlı downlink veri paket erişimine sahip (HSPDA ) W-CDMA hava arayüzünde bile kullanılmıştır. 

İletişimde Kullanılan Teknikler ve Donanımlar Yıllar Geçtikçe Karmaşıklaşıyor
16QAM cep telefonlarının veriyi daha çok indirebilmesi için downlink tarafında kullanılır. Bandgenişliği bakımından etkin modülasyon tekniği , 3G mobil telefon servislerinin değişik varyasyonları da dahil olmak üzere kullanıcının daha yüksek bir veri transfer hızına sahip olmasını, daha güvenlikli bir iletişimi, daha yüksek bir hizmet kalitesini (QoS) ve iletişim sisteminin daha hızlı şekilde hizmete girmesini sağlar. Yüksek seviyeli , yani yüksek küme katsayısına sahip olan modülasyon tekniklerinde (8PSK, 16QAM vs gibi) GMSK gibi düşük katsayılı olanlara göre daha büyük miktarda veri taşıma kapasitesi söz konusudur. Buna karşılık radyo ve DSP devrelerinde daha karmaşık ve pahalı donanımlara ihtiyaç duyulur. Alternatif olarak yine daha karmaşık alıcı ve vericilerle daha düşük band genişliklerinde yayın yapmak da tercih edilebilir. Özetle iletim tekniğinde gitgide daha etkin sistemler daha karmaşık donanımlar ve yüksek maliyetler getirmektedir. Bu karmaşık donanımın içerisinde ilk akla gelenler: daha iyi bir DSP, daha hızlı işleyen sinyal işleme algoritmaları, yüksek lineerliğe sahip RF güç amplifikatörleri ve daha yüksek hassasiyetteki güç dedektörleri vs..

Pillerin Ömrünü 8 Katına Kadar Çıkaracak İncecik Bir Kılıf Görünümündeki Elektronik Trafo : Batteriser

Bir elektronik trafo yardımıyla pillerin elektrik enerjisini tutma kapasitelerinin tamamından faydalanmak mümkün. Batterisers’in mucidi, bunu çok cüz’i bir meblağ karşılığında gerçekleştirmeyi vaad ediyor. Bugün için fazladan faydalanma sözü verilen enerjinin tüm pil kapasitesine oranı % 20 mertebelerinde. 

Bob Roohparvar icadının tanınıtımında iki adet kullanımış kalem pili alarak boştaki gerilimlerini ölçüyor. O an için , ilk başlangıç değeri olan 1,5 volt yerine 1,3 volt değeri okunuyor ölçüm cihazından. Roohparvar pilleri alıp, Bluetooth özellikli bir klavyenin batarya kısmına takıyor. Hazır bulunan herkes klavyenin çalışmadığını, pillerin boş olduğuna şahit oluyor. 
Batteriser  Elektronik Trafo Yardımıyla Pillerin Ömürleri 8 Katına Kadar Çıkabilecek 

Sonra, pilleri çıkartıp, onları incecik bir kılıfı andıran ve aslında boş olsa da içerisinde kısmen enerji barındıran pilleri canlandırmaya yarayan Batterisers’lara geçiriyor. Başarılı bir sonuç ortaya çıkıyor. Klavye artık üzerinde yeni piller varmışçasına çalışıyor. Klavyenin bağlı olduğu Apple marka bilgisayar göstergesiyle pillerin % 100 dolu olduğunu bildiriyor. 
Şimdi işin sırrından bahsedebiliriz. İncecik kılıf,yani nam-ı diğer Batteriser aslında bir elektronik trafo. Bu cihazın asli görevi pilin çıkış gerilimi 1,5 voltun altına düşse bile onu 1,5 voltta sabit tutmak. Roohparvar bu değerin 0,6 volt’a kadar düşebileceğini söylüyor. Böylece pillerin ömürleri uygun koşullarda sekiz katına kadar uzatılabiliyor. Bu sonbaharda Batterisers piyasaya sunulacak. Dörtlü paketin fiyatı yaklaşık 10 $ civarında olması bekleniyor. Elektronik trafo tekrar tekrar kullanılabilir özellikte. 
Batteriser Dörtlü Paketlerde ve Yaklaşık 10  $ Fiyatla Satılacak
Kulağa biraz gerçek dışı gibi gelen şey bilimsel olarak teste tabii tutulmuş. Kaliforniya San Jose Devlet Üniversitesinden fizikçi Kiumars Parvin “Batteriser’i test ettik ve bunun sonucunda çok rahat olarak şunu söyleyebiliyoruz ki, artık bir pilin kullanılmadan çöpe atılmasına kesin gözüyle baktığımız yaklaşık % 80’lik bir enerji tutma kapasitesinden faydalanabiliyoruz ” diyor 
Roohparvar, aşırı deşarja uğrayan pillerin herhangi bir tehlikeyi beraberinde getirmediği konusunda garanti verdikten sonra pillerin akmadığını ve aşırı şekilde ısınmadığını da vurguluyor. Kendisinin ifadesiyle: Havalimanlarında uçağa alınmasında sakınca görülmeyen Batteriser’ler çevreyi koruyor. Her yıl A.B.D ‘de yaklaşık 15 milyar adet pil herhangi bir şekilde geri dönüşüm veya çevreye zarar vermemesi için herhangi bir işleme tabii tutulmadan çöpe atılıyor. Bu rakam , satın alınan pillerin % 98’ine tekabül etmekte. 
Roohparvara göre bu cihaz pil üreticileri için ticari anlamda ciddi bir tehlike anlamına geliyor. A.B.D ‘de pil piyasasının büyüklüğü 3,4 milyar dolar ve onun gerçekleştirdiği ve işe yarayacağından emin olduğu bu inovasyon piyasada talep görecek olursa, o bu rakamın 1 milyar doların da altına düşeceğine kesin gözüyle bakıyor.

28 Mart 2017 Salı

Mikroişlemcilerin Pasif Soğutulmasında Bor Arsenid (BAs)

Mikroelektronik cihazlar küçülüp daha hızlı ve güçlü hale geldikçe ısı yönetimi de aynı ölçüde kritik bir problem olarak karşımıza çıkıyor. Bu yazıyla ısı transferi konusunda nicelik seviyesinde yeni bir bakış kazanmak ve Ultra yüksek ısıl iletkenliği olan ve pasif soğutma uygulamalarında çığır açması olası yeni bir malzemeyi tanıtmak gayesindeyiz.  Bu malzemenin anamaddesi olan bor elementinin dünyada bilinen tüm rezervlerinin 3/4 üne sahip olan ülkemizde bor hakkında yapılacak çalışmaların daha da artması ümidiyle diyip başlayalım:
Tahmine dayalı ilk prensipler yaklaşımıyla Kübik III-V bor bileşiklerinin ısıl iletkenliğini hesaplayarak, Amerika Birleşik Devletlerindeki N.R.L (Deniz Kuvvetleri Araştırma Laboratuvarları) ve Boston Üniversitesi araştırmacıları, Bor Arsenid (BAs)’in bilinen en iyi ısıl iletken olan elmastan bile daha üstün bir ısıl iletkenliğe sahip olduğunu keşfettiler. Bu bileşik oda sıcaklığında her birim kelvin sıcaklıkta metre başına 2000 watt gibi çok büyük ve bu anlamda elmas ve grafit gibi malzemelerden bile daha iyi bir iletkenliğe sahip.

Bor Arsenid (BAs) Gelecekte Mikroişlemcilerin Pasif  Soğutulmalarında Görev Alabilir

Elektronların ısıyı transfer etmede görev üstlendiği metallerin aksine elmas ve bor arsenid elektriksel anlamda yalıtkan özellikteki malzemeler. Bu ikilide ısı, bünyelerindeki atomların titreşimsel dalgalarıyla yani fononlarla taşınırken, ısı akışına gösterilen ve malzemenin yapısından ileri gelen direnç bu fononların birbirine çarpmasından ileri geliyor. Elmas soğutma uygulamalarında doğrudan tercih edilen bir malzeme olsa da, doğada az bulunuyor. Sentetik olarak üretimi ise çok zorlu ve uzun bir süreç almakta ayrıca üretilen malzemenin hem yüksek maliyetli hem de düşük kaliteli olması da cabası. Buna rağmen yüksek ısıl iletkenliği olan elektriksel yönden iletken malzemelerin belirlenmesi sahasında çok ilerleme sağlanmış değil. 
Tarihsel bağlamda, tamamen mikroskobik ölçekte, parametresiz hesaplama yöntemlerine dayanan malzeme teknikleri, ısı transferinden daha çok electronik özellikler yönünden daha çok ilerlemiştir. 
Elektronik Bilim ve Teknoloji Bölümünden fizikçi Dr. Thomas L.Reinecke “geçtiğimiz birkaç senede NRL takımının sağladığı katkılarla, mikroskobik ölçekte gerçekleşen ısı transferinde “ en başından başlayarak  “ niceliksel yöntemler geliştirildi. ” dedi. Bu teknikler mikroskobik ölçekte gerçekleşen ısı transferinin daha iyi anlaşılması ve ısıl iletkenliği yüksek olan yeni malzemelerin hesaplama yöntemleri ile tahmin edilebilmesi ve geliştirilmesi yolunu açıyorlar. 
Bor arsenid ile ilgili bu şaşırtıcı bulgular, elektriksel yalıtkan malzemelerin ısıl iletkenliğini tahminde sıkça kullanılan rehberlerin içermediği bir takım titreşim özelliklerinin alışılmadık şekilde etkileşiminden yola çıkılarak elde edilmiş. Tahmin yöntemlerinin neticesinde görülebildiği kadarıyla bu özellikler, belli bir frekans aralığında gözlemlenenlere kıyasla ortaya çıkma ihtimali daha düşük olan titreşimsel dalgalar arasındaki saçılmalara neden olmakta ve bu durum da aynı frekans aralığında daha büyük miktardaki ısının iletilmesini kolaylaştırmaktadır. 
“Eğer bu heyecan verici sonuçlar deneyler deneysel ortamda da yüzde yüz doğrulanabilecek olursa, bor arsenid kullanılarak yapılacak olan pasif soğutma uygulamalarında çok büyük ve yeni fırsatlar ortaya çıkacak. Bu, aynı zamanda yeni yüksek iletkenlikli malzemelerin belirlenmesi sürecinde rehberlik edecek teorik çalışmaların oynadığı önemli rolü gösterecek. ” şeklinde ekliyor Reinecke.

Elektromanyetik Uyumluluk Yönüyle İnvertörlerin İşletilmesinde Uyulması Gereken 10 Önemli Kural

Bildiğiniz gibi motorların sürülmesinde en önemli görev vfd cihazı (kabaca invertör diyebiliriz) na düşüyor. Bu cihazı ile motor arasına çekilecek kablonun hangi özelliklerde olması gerektiğini, bağlantı yapılırken en önemli noktaların ve diğer önemli hususların neler olduğunu kısaca özetleyelim. 

 1-Elektromanyetik uyumluluğa uyması açısından invertörün üzerinde parazit engelleyici filtre olmalıdır.

2-  Motor ile İnvertör arasında ekranlı iletkenlerin kullanılması halinde ekranlama iletkeni her iki ucundan topraklanmalıdır. Kabloda herhangi bir zedelenme ve kırılma olmamasına dikkat edilmelidir.  Eğer motor koruma cihazı vs bağlamak için kabloyu kesmek gerekecek olursa kablonun ekran iletkenleri kendi aralarında tekrar birleştirilmelidir.  Böylelikle en düşük yüksek frekans empedansı elde edilmiş olur.

Motor Sürücü Kablosu Olarak Kullanılabilecek İdeal Bir Ekranlı Kablo
3- Kablo kısaldıkça parazit ve kaçak akım riskleri azalır. İzin verilen en yüksek  iletken uzunluklarına riayet esastır.

4- Kontrol girişlerindeki gürültü ve parazit etkilerini minimize etmek için kontrol kabloları daima ekranlı olmalıdır.  Ekranlama iletkeninin ucu  invertörün üzerinde bunun için öngörülerek bırakılmış olan kablo kelepçesine geçirilmelidir.  Ekranlama iletkeni ilaveten bir kontrol cihazına daha bağlanacak ise şase noktalarının arasında elektrik potansiyel farkının olmaması gerekir.

5-   Herhangi bir güç kablosununun kontrol (denetleme) kablosunu belli bir açıyla kesmesi engellenmelidir. Eğer bu kaçınılmaz ise, güç kablosu ile kontrol kablosunun arasındaki açının  dik yani 90 derece olması tavsiye edilir.

6- Kontrol ve güç kablolarının birbirinden olabildiğince uzak çekilmeleri gerekir.  Eğer bu kabloların illa ki  birbirlerine pararal olarak yatırılmaları gerekirse  (mesela aynı tava içerisinde ) aralarında 20 cm’ den daha az bir mesafe olmamalıdır.
7- Kabloların ekran iletkenlerinin yüksek frekans empedansları olabildiğince düşük olmalıdır.  Bu nedenle bakır örgü ekranlamalar her zaman çelik örgü ekranlamalara tercih edilmelidir.

Motor Hız Kontrol Cihazı İle Motor Arasındaki VFD Kablosu
8-  Şase ile ekranlama arasındaki bağlantı noktalarının yüksek frekansta geçiş dirençleri olabildiğince düşük olmalıdır.  Bu nedenle ekranlama ve şase üzerindeki kir, boya, ve izolasyon kalıntıları ortamdan temizlenmelidir.  Ekranlamaların bağlantılarının yapılmasında ekranlamalara özel olarak yapılan kablo kelepçeleri veya sıkıştırmalı bağlantılar kullanılmalıdır. Topraklama cıvatalarının kullanılması da faydalıdır.

9- Ekranlamalar invertörün şasesi üzerindeki  kablo klemenslerine olabildiğince yakın olmalıdır.  Gereğinden uzun tutulan boşta sallanan ekranlamalar anten görevi görecektir.

10- Ekranlamasız kablolarda kablo damarları bükümlü olmalıdır ve çıkış filtresi kullanılmalıdır.

27 Mart 2017 Pazartesi

Otomobillerde Kullanılması Planlanan Grafen Tabanlı Nano Süperkondensatörler

Almanyada elektrikli araçlara gösterilen ilginin büyük olduğunu söylememiz zor: Bu durum pek yakında değişebilir:Nano malzemeden yapılmış yeni nesil süper kondensatörler toplu üretim kapısını sonuna kadar açabilirler. Şu an ki modellere göre çok daha fazla enerji depolayabilirler. Norveçte elektrikli araçlar çoktan hayatın bir parçası olmuş durumda. İkinci kez elektrikli otomobiller yeni araç ruhsatlarında önde gidiyor. Almanya’da ise elektrikli araçların toplam araç sayısı içerisindeki payı düşük. 43 milyon aracın sadece 8000 tanesi elektrikli. Yüksek maliyet, düşük menzil ve her yerde bulamayacağınız şarj dolum istasyonları böyle bir tercihten insanları uzak tutuyor. Toplu üretim kapısını kapalı tutan bir diğer engel de benzin istasyonlarındaki dolum sürelerine kıyasla bataryaların çok daha uzun olan şarj süreleri. Akülerle birlikte kullanılacak nano süperkondensatörler gelecekte bu şarj sürelerinin ciddi manada kısalmasını sağlayacak. Bu alternatif elektrik depolayıcılarının şarj ve deşarj süreçlerinin çok daha hızlı ve daha verimli olmaları bekleniyor. İçten yanmalı motorlarda frenleme durumunda hareket enerjisinin ısı olarak ziyan olmasına karşılık elektrikli araçlarda jeneratörler, hareket enerjisini , bu süper kondensatörler tarafından çok hızlıca depo edilebilecek bir şekilde elektrik enerjisine dönüştürüyorlar. Normal akülerin aksine bu kondensatörler saniyeler içerisinde şarj ediliyor ve bu enerji ihtiyaç halinde klima radyo far vs.. aracın ilgili kısımlarına gönderiliyor.

Nano Süperkondensatörlerin Elektrikli Otomobillerde Kullanım Bulması  Planlanıyor
Hızlı depolama özelliğine sahip bu kondensatörlerin önem arz eden özellikleri arasında birim ağırlık başına sağlayabildikleri güç miktarıdır. 
Bu noktada önemli bir sorunla karşı karşıya kalmaktayız: 
Süper kondensatörler her ne kadar yüksek bir güç yoğunluğuna sahip olsalar da, enerji yoğunluklarının halen iyileştirilmesi gerekmektedir. Bu anlamda mevcut pil teknolojilerinden daha zayıf bir performans gösterirler. Özetle enerji depolama kapasiteleri daha düşüktür. ElectroGraph isimli Avrupa Birliği projesinde (www.electrograph.eu) araştırma ve sanayi alanından gelen on partner oldukça yüksek kabul edilebilecek bir enerji depolama kapasitesine sahip olan yeni bir süper kondensatör geliştirdiler. Stuttgart’ta bulunan Üretim Tekniği ve Otomatizasyon IPA alanında faaliyet gösteren Frauenhof Enstitüsü projeyi koordine ederek başarı ile sonuçlandırdı. Proje müdürü Carsten Glanz: 
”Elektriğin depolanma sürecinde elektrik enerjisi elektrotlar tarafından alınıyor. Elektrot üzerindeki faydalı alan arttıkça aynı oranda daha fazla enerjinin depolanması mümkün oluyor ” dedi. 

Grafen Elektrotlar Enerji Verimliliğini Ciddi Şekilde Yükseltiyor

Gerçekleştirilen çok sayıdaki testlerde araştırma ekibi nano malzeme grafeni araştırdılar. Çok yüksek bir değer olan 2600 m2/g spesifik diğer bir diğer deyişle ölçülebilir iç yüzeyine ve çok yüksek elektrik iletkenliğine sahip oolması nedeniyle oldukça kaliteli bir elektrot malzemesi olarak kullanılma potansiyeline sahiptir. Yaklaşık 100 ila 800 m2/g spesifik yüzeyi ile bugüne dek kullanılagelen aktif karbon ile kıyaslandığında yukarıdaki değerler oldukça yüksektir. Grafen elektrotlarla elektrot yüzeyleri ve verim bir hayli artırmaktadır. 
“Elektrotlar arasındaki boşluk sıvı bir elektrolit ile dolduruluyor. Bunun için iyonik sıvıları tercih ediyoruz. İyonik elektrolitlerle biraraya getirilmiş grafen tabanlı elektrotlar, çok yüksek gerilim seviyelerinde de iş görebilen en ideal malzeme ikilisi. ” diyerek anlatıyor Glanz. Araştırma ekibi her iki katmanın arasında bir mesafe kalacak şekilde grafen katmanlarının şekillendirerek, teoride iyi işleyen çok geniş nano yüzeyleri artırarak faydalı kılmanın bir yolunu bulmuşlar. 
Bu yöntemle her bir grafen yüzeyinin bir biriyle birleşmesinin önüne geçilmekte, böylelikle spesifik yüzeyin küçülmesi ve depolanabilir enerjinin artması mümkün hale gelmekte: Mühendisimiz : 
“ Geliştirilen elektrotlar, şu anda süper kondensatörlerde kullanılmak üzere üretilen ticari elektrotlarla karşılşaştırıldığında yaklaşık % 75 daha fazla enerji tutuyor. ” diyor ve ekliyor:
Gelecekte otomobillerdeki akülerin, otomobilin ilk çalıştırıldığında oluşacak gerilim piklerinin önüne geçebilmesini için klima, navigasyon sistemleri, ayna vb. donanımların denetimi için gereken enerjiyi üzerine alarak akülerin yükünü hafifletme görevini üstlenecek  ve pozisyon itibarı ile dağınık durumda olan çok sayıda süper kondansatörlerle birleştirileceği beklentisinden yola çıkıyorum. Bu sayede aküler daha da küçülebilecek” 
Yeni teknolojiler tanıtabilmek adına, bu depolama aygıtlarının bir prototipini geliştirdi. Otomobil aynasına takılarak istenen pozisyonu ayarlamada ihtiyaç duyulan enerjiyi güneş enerjisinden elde ederek depolayacak. 



TIR (Tam İç Kırılma ) Lensler

Işığın bir ortamdan daha düşük optik yoğunluğa sahip farklı bir ortama geçerken bu iki ortamın birleşme çizgisine belli bir açıyla vurarak aynı açıyla ve enerjisini hiç kaybetmeden yansıması olayına dayanılarak tasarlanan lens türlerine TIR (Total Internal Refraction)  diyoruz. Bu yapıda bir yansıtıcı içerisine yerleştirilmiş yüksek ışık kırma gücüne ve % 92 lere kadar çıkabilen optik verime sahip olabilen koni şeklinde bir lens kullanılmaktadır. Bu lens kaynaktan gelen ışığı, onu kontrollü bir ışık demetine dönüştürerek yansıtacak olan yansıtıcıya yönlendirir. Lens yüzeyi üzerine fazladan yerleştirilen bir yüzey sayesinde ışığın belli bir ölçüde modifiye edilmesi sağlanabilmektedir. 

TIR lensler , bir led çipten çıkan ışığı konvansiyonel parabolik vs. yansıtıcılarla kıyaslandığında çok daha fazla yakalayarak yönlendirebilme özelliğine sahiptir. 
TIR lenslerin kalıpları genellikle polimerlerden enjeksiyon yoluyla dökülür. Sonraki aşamada,bu lenslere ışığı dağıtmak, ışının daha geniş bir şekilde yayılmasını sağlamak ve dağılımın şeklini belirlemek vs amaçlarla dalgalandırma, yastıklama, cilalama vs çeşitli işlemlerden geçirilerek kusursuz bir ışın modeli kazandırılır.

TIR (Total İnternal Reflection) Lenslerin Yapısı ve Işının Kırılma Şekli 
Ne var ki enjeksiyon yoluyla kalıplama nedeniyle lens boyutu ve duvar kalınlığı genel olarak 0,5 inçe kadar düşer. Lens büyüdükçe büzüşme ve bozukluk ortaya çıkma riski artar. Maliyeti artıracak olsa da kalıp makinelerindeki sıcaklık ve basıncı artırarak bu risk bir nebze azaltılabilir.
TIR lensler Led’lerin kendilerine özel bir takım hususiyetlerinden faydalanmaktadır. Akkor telli lambalar gibi ısıyı ışığın yayılma yönünde dışa doğru değil tabanlarından yayarak dağıtmakta olduklarından TIR lensler bu çiplerin kubbeli üst kısımlarına kusursuz şekilde oturmaktadır. Sonuç olarak ışığın, yatay veya düzey düzlemlerde çok kaliteli bir şekilde yönlendirilebilmesi mümkün olmaktadır. 
Daha çok dış ve endüstriyel aydınlatmada tercih edilse de, TIR lensler iç aydınlatmada da kullanılmaya başlanmıştır. Işın kontrolü için idealdirler. Bu her uygulamada ideal oldukları anlamına gelmez. Mesela, ana vurgunun dağıtılmış aydınlatma, düşük kamaşma ve kademeli (gradyen ) bir ışık dağılımı üzerinde olduğu sıva altı aydınlatmada, ışığı daha iyi yönlendirmek için, led çipin ışık kılavuzuna uygun bir teknikle birleştirildiği kaplin (coupling) uygulamasına gerek yoktur.

24 Mart 2017 Cuma

Sayısal İletişimde Band Genişliğiyle İlgili Kısıtlar

(Çeviridir) 


Tipik bir sayısal (dijital) sinyalin pek çok farklı frekanstaki sinüs dalgalarının bir araya gelmesiyle oluştuğunu düşünebiliriz. Frekans arttıkça her bir sinyalin genliği azalmaktadır. Bu frekanslardan sadece iletim kanalının band genişliği içerisinde kalan kısım alıcıya ulaşabilmektedir. İletim ortamının band genişliği azaldıkça dörtgen şeklindeki sinyalin formu giderek daha fazla bozulmaktadır. Alıcı tarafında bu dörtgen şeklindeki sinyal tekrar üretilmek durumundadır. Nyquist belirli bir band genişliği için gerçekleştirilebilecek azami veri aktarım hızını veren bir formül vermiştir. 

Band Genişliği Sayısal İletişimde Anahtar Bir Kavramdır
 B ( hz ) band genişliğine sahip bir sayısal sinyal için ( böylece iki farklı sinyal seviyesi ) 2*B bit/sn hızında bir iletim gerçekleştirilebilecektir. Genel olarak, sinyal seviyesi M, ve band genişliği B için iletim hızı C (bit/sn ), şöyle verilir:

C = 2*B*ld(M)

Pratikte ciddi boyuttaki gürültüler (parazitler) nedeniyle bu ideal değerlere ulaşmak mümkün olmaz. Çok yüksek zayıflatma değerleri veya yanlış kablo seçimi nedeniyle bandgenişliğinde bir sınırlama ortaya çıkmaktadır. Özellikle çift bükümlü kablolama söz konusu olduğunda masraftan kaçınmamalı 10 Mbit/sn değerlerinde çalışılacak olsa dahi 100 Mbit/sn için uygun olan tip-5 kablo kullanulmalıdır. Daha sonra yapılacak tadilatlar ciddi şekilde maliyet getireceğinden en baştan ileriye dönük düşünmekle ciddi kazanımlar elde edilmiş olunacaktır. Bandgenişliğinde ortaya çıkan sınırlandırmalar daha çok modem üzerinde gerçekleşen WAN bağlantılarda ortaya çıkmaktadır. Şu anda geçerli olan 33600 bps ve üzerindeki değerlere normal telefon bağlantıları ile ulaşmak teknik yönden çok zorlaşmıştır.

23 Mart 2017 Perşembe

Yol Verme (Start ) Kondensatörleri

Motor yol verme kondensatörleri kısaca izah etmek gerekirse, motor yol alma momentini artıran ve motorun sık aralıklarla durup kalkmasına izin veren özellikteki kondensatörlerdir. Bir motor yol verme kondensatörü motorun belli bir hıza ulaştığı ana dek devrede kalır ki bu değer yaklaşık nominal hızın % 75’ i mertebelerindedir. Daha sonra, istene hıza ulaşıldığında bu kondensatörler santrifüj (merkezkaç) prensibiyle çalışan bir anahtar yardımı ile devreden çıkarılacaktır. Bu aşamadan sonra motor işletme kondensatörü ile birlikte daha yüksek verimlilikte çalışmasına devam edecektir. 
Yol Verme Kondensatörünün Bağlantı Şekli

Motor yol verme kondensatörlerinin 70 µF üzerinde olanları dört ana sınıfta toplamak mümkündür: 125, 165, 250,330 Volt. Örnek olarak 250 voltta 88-108 µF’lik bir yol verme kondensatörünü verebiliriz. 

20 µF üzerindeki yol verme kondensatörleri her zaman için polarize olmayan alüminyum elektrolit kondensatörlerdir. Bu kondensatörlerin elektrolitleri katı olmayan özellikte olduğundan kısa motor yol verme sürelerinde tercih edilirler. 

Santrifüj anahtarlar bozulursa motor düzgün çalışmayacaktır. Eğer anahtar açık durumda kalmaya devam eder ise, yol verme kondensatörü devrede olmadığından motorun yol alması mümkün olmayacaktır. Eğer anahtar sürekli kapalı kalacak olursa yol verme kondensatörü sürekli devrede olacağından bu sürekli motor akımı kondensatörün bozulmasına yol açacaktır. Bir motor eğer yol almıyor ise anahtardan ziyade yol verme kondensatörünün bozulmuş olma ihtimalinin daha yüksek olduğunun bilinmesinde fayda olacaktır.

Osram Led Ampullerinin Ekolojik Denge Bakımından Değerlendirilmesi


Osram Led Ampulleri 
Osram Opto yarıiletkenleri kullanılarak yapılan LED ampüller ile ilgili olarak ekolojik denge hakkındaki bir çalışma bu ışık kaynaklarının en son jenerasyonlarının çevresel ortamla son derece uyumlu bir performans gösterdiklerini göstermiştir. Bu çalışmayı bir bağlama dahil edebilmek ve ona geçerlilik kazandırmak için ürünlerin tüm ömür beklentisi boyunca sürecek bir şekilde araştırmalar gerçekleştirilmiştir. Bunun için ampullerin üretiminde tüketilen enerji ve kullanılan malzemeler, kullanımları ve kullanımdan çıkarılmaları ve üretim sürecinin çevresel etkileri ciddi şekilde araştırılmıştır. Ampullerin faydalı ömürleri 25000 saat civarındadır ve bu rakam karşılaştırmada kullanılacak baz değerdir. Bu rakam tasarruflu ampullerinkinin 2,5 katı ve enkendesan ampullerin ise 25 katı civarındadır. Sonuç olarak : Günümüzdeki LED ampullerin ekolojik denge değerleri rakamsal olarak tasarruflu ampullerinki ile aynı, konvensiyonel enkendesan ampullerinkinden ise çok daha yüksek mertebelerdedir. 

Eco Siemens Corporate Technology İnovasyon Merkezi uzmanları ile beraber gerçekleştirilen çalışma, Tasarruflu ampullerde olduğu gibi Led ampullerde kullanılan tüm enerjinin % 98 i ışık üretiminde, % 2 kadarlık bir kısmı ise lambanın imalatında kullanıldığını göstermiştir. Gelecekte ekolojik denge bakımından daha iyi sonuçlar elde edileceğinden şüphe duyulmuyor. Araştırma sonuçları, piyasada led lambaların üretiminde çok büyük enerji sarfedildiği yönündeki yanlış kanaatin mesnetsiz olduğunu gösteriyor. Enkandesan lambaların üretiminde kullanılan 3300 kwh primer enerji miktarı ile karşılaştırıldığında, led lambalarda tüketilen enerjinin büyüklüğü olan 700 kwh ‘un ciddi şekilde düşük olduğu ortaya çıkmaktadır. Led ampullerin veriminin sürekli arttığı düşünüldüğünde gelecekte ekolojik denge bakımından çok ciddi iyileşmeler beklenmektedir.

22 Mart 2017 Çarşamba

Faz Kaydırma Trafoları

Faz kaydırma trafoları şebeke veya şebeke bölümleri arasındaki yük akışını optimum şekilde düzenleyen (regüle eden ) aygıtlardır.  Kabaca bir seri  bir de kademe değiştiricili ikaz trafosundan oluşmaktadır. 
Faz  Kaydırma Trafosu

 Şebeke işletmecisi bu trafolarla hem elektrik iletimini hem de altyapısının yüklenme oranını denetleyebilir. Yenilenebilir enerji tesislerinin devreye alınmasıyla beraber iletim şebekeleri pek çok yerde yüklenme sınırına yaklaşmaktadır. Bu tür darboğazlardan kaçınmanın bir yolu toplam yükün, liberalleşen Avrupa elektrik piyasasıyla güdümlü olarak çoğu zaman ülke sınırlarının da aşılması yoluyla birbirine paralel iletim seksiyonları arasında bölüştürülmesidir. Enerji temininin güvenliği artmakta, böylece elektrik çökmesi ihtimali oldukça azalmakta ve çok pahalıya mal olan şebeke tevsi ihtiyacı olabildiğince minimize edilebilmektedir.

 Yükün dağıtılması sırasında faz kaydırma trafoları ihtiyaca bağlı olarak trafonun primer ve sekonder tarafındaki faz açısını değiştirmektedir. Kullanılan kademe değiştiricisinin kademe sayısı yüksek olmalı ve çok yüksek güçlerde çalışabilmelidir. Aktif güç için kademelendirmenin hassaslığı artırıldığı ölçüde daha fazla kademe değişimi manevrası yapabilme imkanı oluşabilmektedir. Bu trafolarda kullanılan kademe değiştiriciler sıklıkla çok değişik bir yelpazede olabilen ihtiyaçlara uygun olarak imal edilebilmektedir.

Uzaklık Vektörü Yönlendirme Algoritmasında Sonsuza Dek Sayma Problemi (Count-to-Infinity))

Sonsuza dek sayma sorunu (Count-to-Infinity) diğer adıyla Uzaklık Vektörü Yönlendirme Algoritmasında  (Distance Vector Routing Algorithm )karşımıza çıkan önemli bir problemdir. Aşağıdaki örnekle bunu izah etmeye çalışalım.                             
 Sonsuza Dek Sayma Sorunu 
  • C’den D ‘ye olan bağlantımızın kötüleştiğini ve bu duruma A yönlendiricisi (router)’indan baktığımızı kabul ediyoruz. 
  •  C’den , kendisi üzerinden D’ye olan bağlantının kötü olduğunu bildiren bir ileti alırız. Bu durum B üzerinden sağlanan en uygun yolumuzu hiçbir şekilde değiştirmemektedir.
  • Hemen arkasından B’den kendisi üzerinden D’ye ulaşmanın yine uygun olmadığını ve yol maliyetinin 13 = 3 + 10 = 3 + 3 + 2 + 5 birim olduğunu bildiren bir ileti alıyoruz. Maliyetin daha da yüksek çıkmamasının sebebi B’nin D’ye giden dolaylı bir yolu bilmesidir : B-A-B-C-D yolu. A ise  D’ye 10 birim maliyetle ulaşabileceğini gayet iyi bilmektedir. 
  • Şimdi D’ye varış maliyetimiz değişmiştir. Çünkü B, D yönlendiricisine 13 birim maliyetle ulaşabileceğinden , artık D yönlendiricisine 16 maliyetle ulaşabiliriz. 
  • Böylelikle artık B’ ye bildireceğimiz en elverişli (düşük maliyetli ) yolumuz tekrar değişmiştir. Maliyetlerimiz ani bir sıçramayla artmak yerine hafifçe yükselmiş olmaktadır. 
İki yönlendirici arasındaki doğrudan döngülerde Sonsuza Dek Sayma sorunundan oldukça kolay şekilde kaçınmak mümkündür. Yol bilgilendirmesi yapan bir paketin bu bilgiyi alan arayüz üzerinden tekrar yayınlanmasına izin verilmez. Bu yönteme Split-Horizon adı verilir. 

Daha uzun döngülerde bu problemi çözmek kolay olmayabilir. Uzaklık Vektörü Yönlendirme Algoritmasında yol maliyetinin yükseldiğini dair bilgilendirme paketleri oldukça yavaş bir şekilde yayınlanmaktadır. Bu sorunu aşabilmek adına Poisoned-Reverse Yöntemi ve Triggered Updates kullanılır. Bir yönlendirici komşu yönlendiricisiyle haberleşmesinin çok zor veya imkansız bir hale geldiğini anlamış ise bu durumu bildiren bilgilendirmeyi içeren paketleri aktif bir şekilde ağa yayınlar. 

Uzaklık Vektörü Yönlendirme Algoritmasının bir değişik şekli, Border Gate Protocol tarafından da kullanılan Distance-Path- Algorithmustur. Bu algoritma ile döngü sorunları daha kolay bir şekilde çözülebilmektedir. Bu algoritma bir sonraki Hop ‘un yanında yönlendiriciye giden yolda geride kalan tüm yol bilgisini saklamaktadır. Böylece en uygun yol kriterinin yanında firma politikasının getirdiği kısıtlamalar ve benzeri bir takım farklı kriterler kolayca karşılanabilmektedir.

21 Mart 2017 Salı

İletken Bağlantılarının Yapılmasında Dikkat Edilmesi Gereken 3 Temel Nokta


Elektrik tesisatında iletkenlerin birbirleri ile bağlantılarının yapıldığı noktalar olan klemenslerin düzgün şekilde bağlantılarının gerçekleştirilmesi için üç önemli noktaya dikkat etmek gerekir:

Klemensler Bağlantıları İçin 3 Önemli Prensip
1- Seçilecek klemens tipi ve kesiti  ile iletken tipi ve  kesiti arasında uygunluk aranmalıdır.   Örneğin alüminyum iletkenler bakır iletkenlerden daha farklı özelliklere sahiptir. (yumuşaklık, korozyon vs..)

2-  Klemens kutusu içerisinde yeterince boşluk olmalıdır. Ayrıca kablo iletkenlerinin klemense bağlantısı yeterince pay bırakılarak yapılmalı ,iletkenlerin çekmeye karşı korunmasını temin edecek donanımı veya tasarımı olmalıdır. 

3-  Doğru şekilde tasarlanmış klemensler ile iletkenlerin klemens yüzeyine düzgün temas etmesi sağlanmalıdır. Yaylı klemensler vidalı klemenslere nazaran daha etkili temas sağlayabilmektedir. Vidalı klemenslerde vida torku gereğinden çok veya az olabileceği için sağlıksız  ve tehlike arzeden bir tesisat söz konusu olabilmektedir.   Tabii ki bahsettiğimiz şeyler çok genel anlamda ifade edilmiştir. En sağlıklı tesisat uzman teknik adamlarca yapılacak işe özel çözümler getirilerek yapılacaktır. 

20 Mart 2017 Pazartesi

Time-Out Nedir?

Time-Out (Zaman Sınırlandırma)
Zaman sınırlandırma,  (time-out) süresi  içerisinde belirli olayların gerçekleşmesinin beklendiği zamansal bariyerlerdir Eğer  geri bildirim olmadan bu zaman bariyerlerinin dışına çıkılacak (aşılacak) olursa söz konusu olay veya onay tekrar talep edilir. Bu zaman bariyerleri vasıtasıyla bekleme süresi kısaltılmış olur ve veri akışı hızlandırılır. Böylece “zaman sınırlandırma”lardan , haberleşmede istenmeyen gecikmelerin önüne geçmek ve veri akışını iyileştirmede faydalanılmaktadır. Bu bariyerler veri paketlerinin transferinde , pozitif veya negatif onayların zaman yönüyle sınırlandırılmasında işlev görmektedir. Eğer bir veri paketinin kaybolması neticesinde “zaman sınırlandırma” aşılacak olursa veri kaynağı karşılık gelen veri paketini tekrar veri gönderme portuna aktarır. Zaman sınırlandırmalar yine , işlem otomatik olarak tekrar başlatılmadan önce, sorgulama ve adreslemede meydana gelecek azami tepki süresinin belirlenmesinde kullanılır.

Sağlık Tesislerinde Acil Durum ve Yedekleme Güç Sistemleri


Sağlık tesislerinin yapımı sektör olarak büyürken ilgili teknolojiler de ilerlemeye, beraberinde çok sayıda acil yedek güç sistem seçeneklerini getirmeye devam etmekte. Mevcut eski acil yedek güç sistemleri böylesi seçeneklerden azami şekilde faydalanabilmek maksadıyla yenilenmekte yönetmeliklere uygun hale getirme çalışmaları da buna paralel olarak sürmektedir. Aslında sağlık tesislerinde normal ve acil durum güç sistemleri arasındaki geçişi ilgilendiren teknolojiler bir endüstri tesisindekinden pek farklı değil. Bizim görebildiğimiz aydınlatma sistemlerinde hissedilen kısacık bir geçiş ve bu geçişi de uzaktan denetlemek mümkün. 

Hastaneler yönetmeliklere de uygun olarak herhangi bir binada uygulanabilecek yıllardır acil durum sistemleri ile birlikte inşaa ediliyor. Standart bir yapıda aranan bir takım gereksinimlere ek olarak hastanelerde acil güç sistemleri, herhangi bir gerilim düşmesinden 3 4 güne kadar sürebilen elektrik kesintilerinde kritik bakım odaları ve teçhizatlarının enerjilendirilmesini sağlarlar. Teknolojideki gelişmeler gelişmiş acil durum güç tedariği ile yedekliği sunarak denetimi kolaylaştırıyor. 

Hastanelerin ilk yapılışları sırasında tesis edilen acil durum batarya sistemleri (örn. her bir acil durum aydınlatma armatürü için kendi üzerinde olanlar ) ve kritik yükleri besleyen diğer bölgesel amaçlı kesintisiz güç kaynakları kendilerinden uzakta bulunan bir jeneratöre bağlı olan aynı güç devrelerine sahiptirler. Tek kaynaktan beslenen acil durum sistemlerinin bakımları ve test edilmeleri oldukça kolay ve güvenilirlikleri yüksektir. Bazı sistemlerde yedek güç sağlayabilecek büyük kesintisiz güç kaynakları , batarya bankları, ve envertörler bulunmaktadır. Kesintisiz güç kaynakları doğru ve alternatif akım güç devreleri arasında geçiş yapabilecek şekilde bir batarya ve envertöre sahip tekil donanımlardır. Doğru akım veren bataryalar şebeke gerilimi altında yüklerini muhafaza ederler. Bir akü grubu (batarya bankı) çok sayıda d.c akülerden oluşur ve tek bir güç havuzu oluşturmak üzere kendi aralarında seri ya da paralel olarak bağlanırlar. Bir akü grubu doğru akımı alternatif akıma dönüştürmek için envertöre ihtiyaç duyar. Envertör alternatif akım şeklindeki gücü üzerinden geçirerek, yükü her türlü kesinti durumunda beslemek için doğru akım akülerini kullanmak üzere tasarlanmışlardır. Kesinti halinde çok hızlı şekilde devreye girerek cevap verebilmeleri bu cihazların üstünlüğüdür. Jeneratör sistemler bir kesinti halinde belli bir sürede devreye girebilirken, kesintisiz güç kaynakları herhangi bir güç kesintisini hissettirmeksizin devreye girebilirler. Ne var ki bu sistemler genellikle kısa süreli yedekleme sağlayabilirler. 90 dakikaya kadar enerji temini sağlayabilecek kesintisiz güç kaynakları tasarlanmaktadır. Asıl görevleri birkaç saniye içinde jeneratörlerin devreye girdiği ana dek elektrik kesintisini yüke hissettirmemektir. Yedek veya acil güç sisteminin bulunduğu mahal ve karmaşıklığından bağımsız olarak genel sistem gereksinimleri kabaca her zaman bu şekilde özetlenebilir. Yedek güç jeneratörleri yaklaşık  10 saniye içerisinde kritik önemdeki yükleri besleyebilir hale gelebilmelidir. Bu gereksinimleri biraz daha açalım:

Hastanelerde Acil Durum Jeneratörleri Hayati Önem Taşımaktadır.

Tadilat (Güçlendirme ) 

Büyük hastaneler yıllar içerisinde daha da büyümeye eğilim gösterirler. Sürekli bir ekleme yapılarak genişletilirler. Ne zaman bir hacim artışı olursa buna uygun olarak acil güç gereksinimi de artmaktadır. Sonuç olarak hastane binası içerisinde değişik alanlarda çok sayıda acil /yedek jeneratörler bulunabilmektedir. Öyle bir durum olabilir ki bu birbirinden uzak jeneratörlerin birbirlerini destekleme ve yedeklik sergilemeleri imkansız olabilir. En doğrusu bu jeneratörlerin tek bir merkezden yönetilmeleri ve mümkün olabildiğince aralarında bağlantı olmasıdır. 

Acil güç ihtiyacının giderilmesi amaçlı tadilatlarda acil güç sistemleri standart bir yapıya kavuşturulur ve sistem daha esnek bir hal alır. Öncelikle tadilatın doğasında tevsii yani genişlemeden kaynaklı mevcut güç altyapısına dahil olan yeni donanımın temini söz konusudur. Akıldan çıkarılmaması gereken önemli bir konu, bu teçhizatların bir ömrünün olduğudur ve ciddi bir kazaya mahal verilmemesi için öngörülen süre sonrasında yenileri ile değiştirilmelidir. Acil ve ciddi sonuçlara sebebiyet verebilecek durumların öngörülmesi pek mümkün olamadığından acil durum sistemlerinin ömür beklentisi iyi anlaşılmalı ve zamanında yenileme gerçekleştirilmelidir. Örnek vermek gerekirse, bir akünün ömür beklentisi ortalama 3 ila 5 sene kadardır. Bir jeneratör için ise bu süreyi 20 ila 30 yıla kadar çekebiliriz. Elbette ki bunlar bakımlarının zamanında ve düzgün şekilde yapıldığını kabul ederek verebildiğimiz rakamlar. Tadilatların önemli bir yönü de acil durum sistemlerinin kendi aralarındaki değiştirilebilirlikleri olacaktır. Bir hastanenin değişik bloklarında kullanılacak acil durum güç sistemleri birbirleri ile her zaman aynı ve benzer olamayacağından, bu sistemlerin bakımlarının düzgün yapılabilmesi için yedek parça temini konusunda çok ciddi bir uzmanlık gerekecektir. Teçhizatlar bir kez yenilenip standartlaştırıldığında, tüm hastanede her teçhizat için tek tip (yedek ) parça ve ebat söz konusu olabilecektir. Bu sayede herhangi bir arıza durumunda arızalı parçaların kendi aralarında yer değiştirilebilirliği işleri olabildiğince kolay hale getirecek sistemin toplam verimi artacaktır. Daha az yedek parça stoğu yapılması da ayrıca bir üstünlük olarak karşımıza çıkacaktır. 

Tadilat ve güçlendirme sayesinde N+1 yedekliği fırsatı da doğmaktadır. Eğer acil durumlar için 3 adet jeneratör öngörülmüş ise, sisteme dahil edilecek dördüncü bir jeneratör ile üç jeneratörden birinin arıza nedeniyle devreden çıkması durumunda bu arıza durumu gayet yumuşak şekilde atlatılabilecektir. 

Sağlık Tesislerinde Özellikle KGK'larınun N+1 Yedekliliği  Enerji Temini Noktasında Çok Ciddi Bir Güvenlik Unsurudur
Kontrol Seçeneklerinin Ele Alınması 

Jeneratörlerin kontrolü, kapalı geçiş anahtarlaması, ve yük atma gibi kontrol seçeneklerinin, yeni bir acil durum güç sisteminin işletmeye alınmasının öncesinde düzgün şekilde ele alınması gerekir. Bu sistemler için çok geniş bir seçenek ve esneklik yelpazesi söz konusudur. Güç kaynakları ile yükün bir birine bağlanması için , çok sofisitike acil durum güç sistemlerinin anahtarlanmasında bir çok kontrol özellikleri ile uzaktan işletilebilen kesicileri kullanan anahtarlama sistemleri görev almaktadır. 

Anahtarlama elemanları ile jeneratörlerin kontrolünün sağlanması tıpkı otomatik transfer şalterindeki gibidir. Şebekedeki elektrik kesintisini algılayan ve sonra jeneratörlere yol veren ve sonra da istenen kararlılığa ulaştığı anda yedek güç sistemi (jeneratörler)ne bağlantıyı gerçekleştiren otomatik bir sistem. Daha sofistike kontrollerle hangi jeneratörlerin ve toplam kaç tane jeneratörün devreye gireceği bir parametre olarak kontrol edilebilir. 

Önceden belirlenmiş bir sıralamaya göre tüm jeneratörler başlatılır, ilk jeneratör hazır olduğunda ilgili yükler o jeneratöre bağlanır. Diğer jeneratörler sırayla başlatıldığı zaman hepsi birbirine paralel hale getirilir ve işlem gücüne sahip güç şalterleri jeneratörleri binanın yükünü besleyecek şekilde devreye alır. Bu senaryonun iyi tarafı üstün yük yönetimi, uzaktan izleyebilme ve ihtiyaçlara uygun esneklik sağlamasıdır. 

Yumuşak geçiş sistemi bir yükün aynı anda iki kaynaktan (şebeke ve acil durum jeneratörü )beslenmesini sağlar. Sıralamaya göre, ikinci kaynak yükü beslemek üzere devreye alınırken birinci kaynak devreden çıkarılmaz. Yani ikisi paralel olarak yükü beslerler. Birinci asıl kaynak devreye girdiği anda (belli bir süre sonra) birinci ikinci yani yedek kaynak devreden çıkar. Bu sistem en çok şebeke elektriği hastaneye geri döndüğünde işe yaramaktadır. Çünkü acil durum güç sistemi devreden çıkarak yükü şebeke elektriğine aktarırken en ufak bir kesinti meydana gelmez. Bu işlemin güvenli şekilde gerçekleşebilmesi için özel ve röle ve denetleme devreleri kullanılır ki yumuşak geçiş sisteminde ufak da olsa hissedilir bir kesinti olmasın. Eğer kesintisiz güç kaynağı bulunmuyorsa bu özellik kritik mahal beslemeleri için çok iyi bir özellik haline gelmektedir. Elbette ki bu sistemleri işletecek eğitimli personellerin bulunması esas gereksinimdir. 

Yük atma özelliği aşırı yük durumunun ortaya çıkma riskine karşı başvurulan bir özelliktir. Eğer acil durum güç besleme sistemine bağlı yükün büyüklüğü jeneratörlerin kapasitesini aşıyor ise yüklerin bazıları ilgili kesiciye komut verdirilerek devreden çıkartılır. Bunu yapabilmek için öncelikle hangi yüklerin devreden çıkarılacağına karar verilir ve bu yük grupları bir bütün olarak devreden çıkarılacak şekilde devreden çıkarılmalarında görev alacak kesicilere tayin edilirler. Eğer jeneratör güçlerinde sorun var ise HVAC gibi düşük öncelikli yükler devreden çıkarılır. Tasarımı yapan proje mühendisi tekniğe ve insan hayatına önem göstererek bu öncelikleri belirlemelidir. 

Sistem Kontrollerine Hakimiyet 


Bu sistemler, yüklenici firmaya işin yapılışı esnasında bir takım talepler veya düzeltmeler sunmaktansa sorumlu tasarım mühendisi tarafında kusursuza yakın şekilde işin projelendirilmesi aşamasında tasarlanmalıdır. Eğer düzgün bir işleyiş isteniyorsa bu işleyişin açık şekilde tarifi gerekir. Burada anlatmak istediğimiz şey tasarım aşamasında çoğu zaman gözden kaçan önemli bir parametre: Sistem Kontrolleri.

Acil durum güç sistemleri düzgün işleyebilmek için mekanik operasyonlara muhtaçtır. Akıllı bir şalt cihazı ya da otomatik transfer anahtarının iş görebilmesi için, bu donanımların iç mekaniği, detaylı bir manevra dizisiyle birlikte sofistike kontrol özellikleri gerektirecektir. Otomatik transfer şalterleri genellikle dahili kontrol özellikleri üzerinde gelirler. Buna rağmen, tasarım mühendisi manevra sıralamalarını, bazı özellikleri manuele alma, cevap süreleri, cevap davranışları zamanlayıcı ayarları, bağlı teçhizatta kullanılacak rölelerin özellikleri vs gibi bir takım özellikleri tanımlayarak projelendirme yapmalıdır. Bundan başka tasarım mühendisi hangi kontrol sinyallerinin uzaktan verileceğini ve bu sinyallerin röleleme şemalarının nasıl gerçekleştirileceğini de önceden belirlemelidir. Pek çok otomatik transfer şalteri bina otomasyonuyla haberleşme özelliğine sahip olup bina otomasyonunun acil güç ihtiyacını gidermede görev alan jeneratörleri kontrol edebilmektedir. 

Otomatik Transfer Şalteri 

Örnek olarak, otomatik transfer şalteri veya ilgili şalt sistemi bina otomasyon sistemini bir elektrik kesintisi durumunda uyarmalıdır çünkü bina otomasyonu genelde bir kesintisiz güç kaynağı üzerinden beslenmekte ve elektrik kesintisinden son ana dek haberdar olamamaktadır. Eğer bina otomasyon sistemi böyle bir kesintiden haberdar olamazsa devreden çıkan her uç elemanı için alarm verip duracaktır. Bu da sistemde bir karmaşaya neden olacaktır. Tasarım mühendisi hastanedeki ilgili kişilerle görüşerek kritiklik seviyesini dikkate alarak ihtiyaçları belirlemeli ve bunu yaparken de etkinlik, bakım kolaylığı ve maliyeti de unutmamalıdır. 

Her ne kadar tasarım mühendisinin kontrol özelliklerine hakim olması ve manevra sıralamasını düzgün şekilde belirlemesi önem arzetmekte ise de, yapılan tasarımda düzgün bir kalite kontrol olmaksızın bu kontrol özelliklerinin sisteme düzgün şekilde entegre edilmesi garanti altına alınamaz. Tasarımdan sonraki aşamada belirlenen kontrol özellikleriyle birlikte tasarım kriterlerinin devreye alma aşamasında kontrol edilmesi düzgün bir işletme için şarttır.

17 Mart 2017 Cuma

Amorf Silikon (İnce Film ) Teknolojisi

Bu teknolojide 2-μm kalınlığındaki amorf silikon buhar filmi cam veya paslanmaz çelik bir tamburun üzerine yaklaşık  600 metre boyunca  ve 4 metre genişliğinde olacak şekilde kaplanır.

Amorf Silikon Teknolojisi (İnce Film)  Teknolojisi 

Bu teknolojide kristal yapıdaki silikonun  yüzde 1’ i kadar bir   malzeme sarf edilir. Bu yönüyle çok daha ekonomiktir.  Esnek ve bükülebilir  olmaları büyük avantajları beraberinde getirir.   Ayrıca zayıf ışık koşullarındaki performansı oldukça iyidir. .  Watt başına maliyeti ise ciddi şekilde düşüktür. 
Zayıf yönlerinden bahsedecek olursak ; çabuk aşınırlar özelliğini kaybederler. Verimi ise şu anda çok kristallilerin yaklaşık yarısı mertebesindedir.
Bu silikon türünün verimini stabil hale getirebilmek için dört önemli hedef saptanmıştır:
  • Yeni teknolojiler kullanarak ince film kaplama işlemini geliştirmek
  • Çok jonksiyonlu yarı iletken cihazlarda daha iyi dengeleme foton kullanımı sağlayabilmek için daha düşük band aralığına sahip malzemeler geliştirmek
  • Işıkla tetiklenen metastabilite olayını anlayarak silikon malzemenin daha stabil şekilde  kaplanması
  • Daha düşük sıcaklıkta gerçekleştirilecek epitaksi işlemleri

Elektrik Mühendisinin Okuma Listesi


1- https://en.wikipedia.org/wiki/European_super_grid
Avrupa projesi olup Türkiye'de bu projeye dahildir. Bir bütüncül yaklaşım.

2- https://en.wikipedia.org/wiki/Czochralski_process
Yarı iletken teknolojisinde devrim yaratmış efsane metod.

3- https://www.statron.com/fileadmin/template/main/pdf/datasheets/Modulare_USV_S6300_E.pdf
Şimdi moda modüler UPS sistemleri. Göz atmanızda fayda var. 

Eğimli Cephelerde Fotovoltaik Panel Uygulaması

Eğimli Cephe en basit türdeki PV modülleri gölgesiz bir şekilde bir kendisine entegre edecektir. 

Daha çok ışık alınabilmesi için gölgelenme olayı baştan kabul edilerek parapet bölgesinde opak modüller (açık mavi), üst kısımlarda yarı şeffaf modüller (koyu mavi) kullanılacaktır. Sonrasında da yalıtım amaçlı cam geçirme gerçekleştirilecektir.


Eğimli Cephe ve Fotovoltaik Panel Uygulaması (Her katta alt ve üst paneller farklı mavi tonlarında )

Faydalar:

- Bu eğimli cepheler ile hacmin üst kısımlarında ışık geçirgenliğine sahip modüllerin kullanılmasıyla odanın içerisine derinlemesine bir ışık girişi sağlanabilir. Bu sayede kaliteli bir doğal aydınlatma gerçekleştirilmiş olacaktır. Oda hacimlerinin daha büyük bir derinliğe sahip olması mümkün olabilir. 

Zayıf Yönleri :

- Arkadaki odanın içerisine doğrudan gelen güneş ışığına karşı gölgelendirme sorunu henüz çözülememiştir. 
- Güneşin çok dik açıyla vurduğu durumlar için bir güneş perdesi gereklidir. 
- Potansiyel yüzey alanı küçülmektedir.

Antenlerde Yön Etkisi

Yandaki görselde bir antenin “yön etkisi”nin ne olduğu açıkça görülebilmektedir.  Şimdi hayali ve gerçekte olmayan izotrop antenlere bakalım. Bu anten dalgalarını yayımlarken her yöne eşit şiddette yani dalgalar bir küreden çıkıyor gibi bir etkide bulunan bir anten türüdür.  Buna karşılık bir anten yön etkisi gösterecek olursa yayınladığı dalgaların bir kısmı bazı yönlerde daha güçlü bazı yönlerde daha zayıf olacaktır.  Diğer bir deyişle  etkin yönde şiddeti artan enerji diğer etkisiz kısımlarda eksilecektir.

Antenlerde Yön Etkisi

Temel veriler aşağıda verilmektedir: 
  • Elimizdeki sadece yayınladığımız enerjidir. Yön etkisi olan antenlerde etkin yönlerdeki enerjinin kaynağı etkin olmayan yönlerdeki enerjinin eksilmesiyle karşılanmaktadır. Yani enerjinin katlanması çoğalması gibi bir durum söz konusu değildir. 
  • Elektromanyetik dalgaya dönüşen enerji belli yönlerde diğer yönlerden daha yoğundur.



16 Mart 2017 Perşembe

Alternatif Akım Hat Şartlandırıcıları


Gücünü alternatif akım (a.c) sistemden alan tüm cihazların en düzgün şekilde işletilebilmeleri ancak temiz saf ve kaliteli bir sinüs dalga formundaki şebeke akımı ile belli sınırlar içerisinde kalmayı sürdüren şebeke gerilimi ile beslenecek olursa mümkündür. Bu durum özellikle dijital bilgisayarlar için böyledir çünkü bu cihazlardaki bilgi ve denetleme sinyal seviyeleri herhangi bir güç tüketicisinin tükettiği akım ve gerilimin şiddeti yanında pek küçüktür. Geçici rejim olayları ve istenmeyen sinyaller, yüksek güç gerektiren uygulamalarda ortaya çıkarak , 50 hz güç besleme hattını ana güzergah olara kullanarak bilgisayarlara zarar verebilirler. 

Bir Hat (Güç) Şartlandırıcısı


Elektronik cihazlarda uygulama sahası bulan “filtreleme ” bir nebze işe yarayacak olsa da bu filtrelemelerin genelde bir takım istenmeyen güç hattı “parazitleri” ni gidermede çok yeterli olmadığı görülecektir. Üreticiler tarafından bilgisayarlar için farklı koruma işlevleri gören ve 30 Mhz’e kadar filtrelemeye sahip cihazlar geliştirilerek hassas donanımı düzgün çalışmaya mani olacak gürültü sorunlarından uzak tutmaya çalışılmaktadır. Bu amaçla geliştirilen hat şartlandırıcıları bilgisayar donanımı tedarikçilerinden satın alınabilir. Bu cihazların sağladıkları bir takım korumalar aşağıda verilmektedir:

Parazit Filtreleme güç hattı üzerinden gelen yüksek frekanslı elektromanyetik girişimi ekranlama tekniğidir. Bu tür bozulmalar sürekli olabileceği gibi kesintili de olabilir ama her halde bilgisayarın düzgün çalışmasına mani olurlar çünkü normal çalışmada bilgisayarın kullandığı sinyal seviyeleriyle mukayese edilebilecek sinyal büyüklüğüne ve frekans bileşenlerine sahiptirler. 

Bu tip bir filtreleme elektronik cihazlarda uzun yıllardır kullanılmaktadır. Sofistikeliğinin derecesi uygulandığı durum ve donanıma göre değişebilir.

Bilgisayar devrelerinde kullanılan bazı yarı-iletken cihazlar hiçbir şekilde yüksek gerilime, hatta anlık olanlarına bile tolerans gösteremezler. Hat şartlandırıcılarına eklenen ani gerilim yükselmesine karşı koruyucu devre ile bu tür ani gerilim yükselmelerine engel olunur. Yarıiletken cihazlar kullanılarak bu ani gerilim yükselmelerinde ortaya çıkan enerji emilir. 

Darbe Sınırlandırma daha yavaş ve uzun süren güç darbelerinde iş görür. Bu darbe sınırlandırıcıları Metal Oksit Varistörleri kullanarak binlerce watt gücündeki enerjiyi toprağa aktarma yeteneğenine sahiptir. Piyasada mesela 100 amperde 250 voltluk bir sınırlandırma geriliminden bahsedebileceğimiz ürünler vardır. Sınırlandırma işlevi saniyenin milyarda biri gibi kısa bir sürede gerçekleşmektedir. 

Aşırıakıma Karşı Koruma hızlı tepki veren bir sigorta veya kesici ile sağlanır. Bu koruma ile hat şartlandırıcı bilgisayara anormal durumlarda ana hat üzerinden giren akımı ve yine bilgisayar sisteminin herhangi bir yerindeki bozulma ihtimalini düşürmüş olur.

15 Mart 2017 Çarşamba

Lisanssız Elektrik Üretimi Genel Esaslar ve Hedefler


  • Kojenerasyon tesislerinin sanayiciler ve büyük tüketicilerce kurulması beklenmektedir.
  • Sanayici ve büyük tüketicilerin yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı tesis kurması da beklenmektedir.
  • Fark kojenerasyon tesisi kuranların elektrik satış yetkisi olmamasıdır. Buhar konusu düzenleme dışındadır.
  • Yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisi kuranlar ihtiyaçlarından fazla ürettiklerini YEKDEM mekanizmasına satabilmektedir. Gerçek kişi tüzel kişi farkı yoktur. Abonelik yeterlidir ve satış kısıtı yoktur.
  • Mikro kojenerasyon tesisi kuranlardan sadece tüzel kişiler ihtiyaç fazlası enerjiyi satabileceklerdir.
  • Enerjiyi her iki durumda da Dağıtım Şirketi almaktadır. Lisanssız üreticiler PMUM ve YEKDEM mekanizması ile muhatap değildir.
  • Elektriğin ikili anlaşmalarla satılması söz konusu değildir.
  • Üretim ve tüketim tesislerinin aynı dağıtım bölgesi içinde olması zorunludur. İstisnası yoktur.
Lisanssız Elektrik Üretiminde Amaç Yerli Üretimi Teşviktir. 

  • Kojenerasyon tesisleri için verimlilik koşulu var. (Bakanlık Yönetmeliği gereği %80 verimlilik değerine sahip olması gerekir.)
  • Gezici ve geçici aboneler üretim tesisi kuramaz.
  • Hidrolik kaynaklara dayalı üretim tesisi başvuruları İl Özel İdarelerine, diğer tesisler için ilgili dağıtım şirketine başvuru yapılacaktır.
  • Başvurular takvim ayı bazında alınacak (yılda 12 parti) ve sonraki ayın ilk 20 günü içinde sonuçlandırılacaktır.
  • Üretim tesisleri ancak dağıtım sistemine bağlanabilir. AG veya YG’den bağlanılabilir
  • AG seviyesinden yapılacak bağlantılarda trafo kapasitesinin % 30’u kadar bağlantıya izin verilebilecektir. Bunun dağıtımı için bkz. Yönetmelik Ek-5 Tablo. YG seviyesinden kısıt yoktur.
  • Her bir kişiye her bir irtibat merkezinde tüketim tesisinden bağımsız olarak yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisleri için 500 kW, mikro kojenerasyon tesisleri için 50 kW tahsisat yapılabilir.
  • Her bir transformatör merkezinde (TEİAŞ’a ait) rüzgar ve güneş enerjisine dayalı üretim tesisleri için 2 MW güç tahsisi yapılmıştır. Transformatör merkezine bu miktarı aşan bir başvuru olması halinde TEİAŞ görüşü sorulacaktır.
  • TEİAŞ transformatör merkezi bazında, kurulu gücü 500 kW’a kadar kojenerasyon tesisleri, mikro kojenerasyon tesisleri ve rüzgar ve güneş enerjisi hariç yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesisleri için kapasite açıklamak zorundadır. (Rüzgar ve güneşe tanınan 2 MW bu kapasiteden hariçtir).
Kaynak: internet