27 Aralık 2018 Perşembe

Almanya'da Cep Telefonuyla Sokak Aydınlatma Kontrolü Tasarruf Sağlıyor


Küçük yerleşim bölgelerinde geceleri sokak ışıkları söner. Löwenstedt'te karanlıkta eve gitmek istemiyorsanız, cep telefonunuzda bir düğmeye basmanız yeterli. 

Geç oldu. 26 yaşındaki Simon Hansen, bir doğum günü partisinden çıkmış evine gitmek istiyor. Ancak Kuzey Frisia'da bulunan Löwenstedt kasabasındaki sokak lambaları - Husum ve Flensburg arasında heps hepsi yaklaşık 650 kişi ikamet etmekte - çoktan söndürüldü. Dışarıda zifiri bir karanlık. Bilişimci arkadaşımızın aklına bir anda çok parlak bir fikir geldi. Evimizdeki evimizdeki tavan lambalarını uzaktan kontrol edebiliyorsak bütün kasabaların fenerlerini neden edemeyelim? 

Almanya'da Bir Firma Cep Telefonlarıyla Sokak Aydınlatmalarını Kontrol Eden Yazılım Geliştirdi. Ücretsiz! 
Işık kirliliğinin De Bir Maliyeti Var 

Yerleşim bölgelerimizdeki ışık kirliliği, sadece yıldızlarla dolu gökyüzümüzü karartmakla kalmaz, birçok hayvan için de sorun teşkil eder.Aydınlatma yapan her fener elektrik tüketir. Sadece ıssız yol ve yolları aydınlatsalar bile bu durum değişmiyor. Hansen, Löwenstedt'teki sokak lambalarını gerektiği gibi kontrol etme talebiyle , belediye başkanına gider. Bu kişi - yeni fikirlere ve hızlı İnternet kavramına açık olmasına rağmen – konuya başlangıçta şüpheci yaklaşır. Ancak nihayetinde, uzaktan kumanda uygulanması sayesinde evet, belediye hazinesi yılda yüzlerce avro tasarruf edebilecek. 

Knoop Yalnızca Akıllı Telefonlar İçin Değil 

Çözümün ismi "Knoop" (Kuzey Almancasında: Düğme) ve bu aslında her Löwenstedt’linin Simon Hansenin iş geliştirme firması olan "Sourceboat"’dan ücretsiz olarak temin edebileceği bir yazılım. Kasabadaki gençler hayran kitlesini oluşturuyorlar. Peki ya günlük yaşamlarını akıllı telefon olmadan idame ettiren yaşlı insanlar ne olacak diye merak ettiniz. Bunun içinde bilişimci arkadaşımızın bir çözümü var: Yaşlılara ait bakım evleri gibi kamu kurumlarına bir çeşit "düğme" koymak istiyor. Bir ışık anahtarına benzeyen bu düğme - uygulamasında olduğu gibi - talep üzerine basıldığında eve güvenli bir şekilde ulaşılmasını sağlar. 

Işığa giden Yolda Bir Buluş 

"Knoop" kullanıcılarının olumlu sonuçlandığı görülen deneyimlerinden dolayı, kasaba yöneticileri daha fazla elektrik tasarrufu sağlamak için gece yarısından önce sokak aydınlatmalarını kapatmayı düşünüyor. Simon Hansen, bu yeniliğin daha küçük topluluklara ulaşmasını umuyor. Sokakta bir düğmeye basarak geceleri aydınlananlar sadece Löwenstedt’lilerle sınırlı kalmamalı. 

Knoop Yazılımının Çalışma Şekli

Uygulama yazılımına bağlı bir kontrol ünitesi gerektiğinde sokak lambalarını devreye alır. Bunun için sadece kablosuz bir veri bağlantısı gereklidir. Uygulama yazılımı "Knoop" Löwenstedt bölgesindeki 107 sokak lambasından bir ağ oluşturur. Bunlar genellikle sabah saat birde kapanır. "Knoop" a basıldığında, lambalar on iki dakika boyunca tekrar aydınlatma sağlayacaktır. Tekrar basarsanız daha da uzun. Lambalar sadece ihtiyacınız olduğunda aydınlatır ve böylece elektrikten tasarruf sağlar.

Löwenstedt Kasabasında (650 Nüfuslu) 107 Sokak Aydınlatma Direği Ücretsiz Bir Yazılımla Kontrol Ediliyor

26 Aralık 2018 Çarşamba

Almanya Havadaki Karbondioksiti Yenilenebilir Enerji Kullanarak Kerosene Çeviriyor

Hava trafiği giderek artıyor - ve tabii küresel iklim için oldukça olumsuz sonuçlar meydana getiriyor. Uçuşları gelecekte daha çevre dostu hale getirmek için, Karlsruhe teknoloji enstitüsü ve Ineratec firması birlikte sentetik yakıt üretimi konusunu araştırmayı sürdürüyor. 

Almanya'da iklime zarar veren gaz salınımının yaklaşık beşte biri ulaştırma sektöründen kaynaklanmaktadır. Gelecekte, yenilenebilir kaynaklarla beslenen elektrikli otomobiller bu konuda muhakkak ki iyileşme sağlayacaktır . Bununla birlikte, yük, havacılık ve deniz taşımacılığı noktasında, elektrikli araçların etkin hale gelmesi için daha uzun bir süre beklememiz gerekeceğe benziyor. Bu nedenle Karlsruhe Teknoloji Enstitüsü (KIT) ve Ineratec firması şimdilerde yenilenebilir elektrik enerjisi kullanarak sera gazı CO2’den sentetik yakıtlar geliştirmek istiyor. Bunun için gerekli karbondioksit ortamdaki havadan Climeworks firmasının geliştirdiği “Doğrudan Yakalama Sistemi, gerekli hidrojen de Siemens elektroliz tekniği ve elektrik akımı kullanılarak sudan üretilecektir.

Havadaki Karbondioksiti Temiz Enerji Kullanarak  Sentetik Uçak Yakıtına çeviren  teknoloji Hava Kirliliğini Azaltacak.  
KIT’de sürdürülen PowerFuel” projesinde, karbondioksit , Ineratec tarafından geliştirilen bir pilot tesiste hidrojen ile tepkimeye sokularak sentetik gaza dönüştürülür. Sonra, bu gazdan reaktörde sıvı yakıt üretilir. Bu GÜÇ’ten- SIVI’ya dönüştürme işlemi sayesinde , neredeyse iklime zararı olmayan nötr yakıt üretmek mümkün hale gelir. Rejeneratif enerji üretimi doğadan kaynaklı dalgalanmalara yani düzensizliklere maruzdur. Ineratec reaktörlerinin kullanımı sayesinde dalgalanmalardan faydalanılır ve daha önce kullanılmayan elektrik enerjisi sıvı yakıtlarda depolanmış olur. Ineratec Genel Müdürü Tim Böltken, "Ek olarak, sentetik yakıtlarımız, geleneksel benzin, dizel veya gazyağı ile karşılaştırıldığında daha iyi yanma özelliklerine sahip" diyor. Sentetik yakıtların kalitesi ve çeşitli taşımacılık sektörlerinde kullanılması fikri Alman Havacılık ve Uzay Merkezi (DLR) ve “Havacılıkta Akaryakıt Projeleri Danışmanlık (Firma Aviation Fuel Projects Consulting)  " firması tarafından incelenip değerlendirilmektedir. Pilot, tesiste şu aşamada günde 200 ila 300 litre dolaylarında yakıt üretilmektedir. 

Tesis ağının işletilmesine paralel olarak Siemens firması, Bauhaus Luftfahrt Araştırma Kuruluşu ve Hamburg Teknoloji Üniversitesi üçlüsü, tüm tesis ağını besleyen enerji sistemini, elektrik piyasası modellerine dayanan simülasyonlar yardımıyla analize tabi tutmaktadır .Ek olarak, sentetik olarak üretilen yakıtın nasıl pazarlanabileceği konusuda incelenmektedir. Proje Alman Federal Ekonomik İşler ve Enerji Bakanlığı tarafından finanse edilmektedir.

21 Aralık 2018 Cuma

Gelecek Nesil Akıllı Sensörler Her Zamankinden Daha Küçük ve Daha Yüksek Doğrulukta

“Nesnelerin İnterneti “ teknolojisinin mikro ölçekli dünyasında, verilerin toplanması ve yorumlanması hızlı, doğru ve düşük maliyetli olmalıdır. Peki akıllı sensörler bu gereksinimleri nasıl karşılar ve bunlar yenilikçi mühendislik projelerinde ne tür uygulamalara konu olmaktadırlar? 

Çevremizi incelemek söz konusu olduğunda, yalnızca biyolojik kapasitemize güvenmek zorunda olmaktan hazzettiğimiz söylenemez. Bu, , bilgiyi mümkün olan en düşük maliyetle, daha hızlı ve yüksek bir kesinlikle yorumlamamız gereken mikronik IoT dünyasında daha da önemli bir konu haline gelmektedir. 

Akıllı sensörlerin dijital bir cihazda mikronik seviyeye sahip yani mikron ölçeklerinde çalışan bir uygulamada verimli olamamasının sebepleri başlıca pahalı , kararsız, güç yönünden tutarsız ve hatalı ölçme yapmalarıdır. Aynı zamanda, tüm IoT katmanlarını ( sırasıyla analiz, bilgi, algılayıcı ve iletişim şeklinde sayılabilir), yeterince destekleyen karmaşık sistemlere dahil olmak için genellikle çok hantaldırlar.

Ancak, nano-optik, düşük güçlü kablosuz ve tam seviyeli yazılım desteği gibi gelişmiş teknolojiler ve malzemeler sayesinde, artık çeşitli verileri mevcut maliyetlerin çok altında iletme ve işleme kapasitesine sahip olan çip boyutlarına sahip sensörlerin daha geniş bir bir şekilde uygulamalarının yapılacağı günlere çok da uzak olduğumuz söylenemez. 

Nano-Optik Fiberli ve Çip Boyutunda Spektrum Ölçerler
Bu özel çoklu spektral sensör, bazı mikroişlemcilerde mesela Microsoft’un Intel markasında olduğu görüldüğü gibi, kurşun içeriği düşük Land Grid Array (LGA) konfigürasyonlu pakete yerleştirilmiş benek boyutlu (4,5 x 4.4 x 2.5 mm) bir cihazdır. AS7262 ve AS7263 çoklu spektral sensörler, hassas yansıtıcı ve düşük emici özelliklere sahip nano-optik girişim filtreleri kullanır. Nano-optik filtreler doğrudan CMOS (tamamlayıcı metal-oksit-yarı iletken) silikon üzerine yerleştirilmekte olup klasik girişim filtrelerinden daha fazla doğruluğa sahiptir.

AS7263 Çoklu Spektral Sensör İç Yapısı
Çok kanallı spektrometri, tek bir dalga boyunun algılanması için gereken süre içerisinde çoklu dalga boylarının algılanmasını sağlar. Bu birleşik spektrometreler, görünür spektrumda (450 ila 640 nm) altı ve yakın-kızılötesi spektrumunda (610 ila 860 nm) yine altı kanal içerir. Akım kontrollü bir LED sürücü güç tutarsızlıklarını önler ve aynı çiple bir yuvarlak shutter üzerinden ışık veri girişini kontrol eder. 
Akıllı bir arayüz, net bir şekilde kalibrasyon gerçekleştirilmesinde görev yapar ki bu da sensörü akıllı ve düşük maliyetli bir cihaz haline getirir. Bu sensör, tarım ve bahçecilik, gıda güvenliği, sahte para tespiti, belge doğrulama, hassas renk ayarı ve renk tanımlama gibi endüstriyel uygulamalarda kullanılabilir. 

Taşınabilir Cihazlar İçin Yeni Nesil Akıllı Hublar 
Bosch, “Boyutla-artan- yüksek -maliyet” sorununu sürekli çalışır durumda sensörlere sahip Android destekli paketler (4.1 x 3.6 x 0.83 mm) içerisinde akıllı hub'lar tasarlayarak çözdü. 

BHI260 akıllı hub, bir jiroskop, ivmeölçer ve bir manyetometrenin en mükemmel şekilde birleştirilmesiyle oluşmuştur. Doğrusal hareket ve yerçekimi kuvvetlerinin yanı sıra dikey, önden arkaya ve bir taraftan diğer tarafa eksen dönme oranlarını da algılayabilir. Atalet ölçüm birimi (IMU) Sensortec baskılı devre kartı (PCB) ve Shuttle kartı üzerine monte edilmiştir. JB konektörleri ile ilave sensörleri kendisine bağlayabilen bir M2 ana arabirim (i2c ile yapılandırılmış) veya bir Quad-SPI arabirimi içerir. 

Akıllı hub, toplam güç tüketimini(1.8V güç kaynağı ) azaltarak mobil cihazlara, gözlüklere ve artırılmış/sanal gerçeklik giyilebilir aksesuarlarına uygulanabilirliği artırır. Bu ayrıca 3D yönelimi, adım sayımı, konum izleme, etkinlik tanıma, poz ve kafa izleme ve içerik farkındalığı gibi alanları da içerebilir. 

Kablosuz (Wireless) Çok Amaçlı Mini Sensörler 
Mikroçip boyutu, yüksek hassasiyetli el cihazları için kritik öneme sahip olsa da, akıllı yaşam ortamları ve büyük endüstriler gibi bazı ekosistemlerin dikkate alınması gereken ilave faktörler vardır. Bunun içinde büyük miktarlarda özel verilerin ve sensör hareketliliği de bulunabilir. Disruptive Technologies tarafından piyasaya sunulan sürekli-devrede akıllı bulut kiti, bir klavye tuşu ebatında ve bozuk para inceliğinde olan kablosuz dokunma ve yakınlık sensörlerini bir araya getirir. Bu haliyle dahi, kkullanıcının veri gizliliği ve güvenliği üzerinde denetim sahibi olması gereken geniş ekosistemlerde kullanılabilecek kadar küçüktürler.

Kablosuz/Wireless Çok Amaçlı Sensörler Hayatımızda Giderek Daha Fazla Yer Alıyor

Disruptive Technologies'in kablosuz algılayıcısı 50 metrelik bir iç mekan menziline, 15 yıllık pil ömrüne ve günde yüzlerce işlem kaydetme kapasitesine sahiptir. Kullanıcı verisinin aşırı yüklenmesi bir SIM ve Ethernet entegre bulut konnektörü ile yönetilirken, yönetimi son derece kolay hale getiren bir dokun-ve- eşle sistemi üzerinden akıllı cihazlara anlık bağlantı sağlanabilmektedir. 

Sensör çok amaçlıdır ve ulaşılması zor makine parçalarında olduğu gibi gerekli olan her yere takılabilir. Bu sensörlerin veri doğruluğunu artıran ve bu doğruğu özellikle akıllı ev, perakende, gayrimenkul, yemek servisi ve güvenliği ve tüm endüstri 4.0 çözümlerinde çevresel verileri toplamak için uygun hale getiren çok yönlülüğü, üreticiler ve kariyer mühendislerine elverişli bir seçenek sunmaktadır.

6 Aralık 2018 Perşembe

Elektrik Mühendisliği Teknolojilerinde En Son Yenilikler

Elektrik mühendisleri, günümüzün en önemli yeniliklerinin sürükleyicisi konumunda bulunuyorlar. . İster özel sektör, ister hükümet ister büyük araştırma enstitüleri için çalışsın farketmeksizin, elektrik mühendisleri her zaman mümkün olanın sınırlarını zorlamaya devam ediyorlar. Son zamanlarda, enerji verimliliği, mobil teknoloji, erişilebilirlik, ulaşım, telekomünikasyon ve çok daha fazlasında atılan devam adımlara önemli katkıda bulundular. Bu alandaki en heyecan verici ve yeni fikirlere bir göz atalım. 

Yüksek Verimli Fotovoltaik Hücreler 

Modern elektrik mühendisliğinin süregelen zorluklarından biri, değişken koşullar altında ve uçuk kaçık maliyetler söz konusu olmaksızın fotovoltaik teknolojisinin harici etkilere dayanıklı (hava, sıcaklık, vandalizm, su vs..) bir uygulamasını geliştirebilmektir. Son zamanlarda ışığı odaklama verimliliğini artırmaya yönelik olarak farklı mühendislik yaklaşımları geliştirilmiş olsa da Perovskit hücre tabanlı sistemler araştırma tesislerinde önemli bir ilgi odağı haline gelmiştir. 

Yeşil Enerji Elektriksel Güç Dönüştürücüsü 

Enerjiyi topladığınızda, onu istenilen forma dönüştürmek bir sonraki adımdır. Arkansas Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümünde geliştirilen yeni bir güç dönüştürücüsü, yenilenebilir enerji (güneş rüzgar ve jeotermal vs. )kullanıcılarının fazlalık enerjilerini güç şebekesine vermesini kolaylaştıracak. Bu, çatıda solar altyapısına sahip olan ev sahipleri için girişimde bulunmayı kolaylaştıracak bir adım niteliğinde. 


Akıllı Şebekeler 

Enerji sistemleri giderek daha karmaşık bir yapıya dönüştükçe ve enerji kaynakları daha çeşitli hale geldikçe akıllı şebeke konsepti de aynı şekilde daha önemli bir hale gelmekte. Bu tür şebekeler bir çok farklı seviyede yenilikçi elektrik teknolojisini kullanarak akış kontrolü ve arızaların tespit edilmesi kabiliyetlerinin geliştirilmesi ve hizmet sunumunun otomatikleştirilmesini sağlıyor 

Enerji santralleri, dağıtım sahaları ve son kullanıcının elektriksel sistemle etkileşim noktaları (buna İngilizcede point of presence deniliyor. Araştırmanızı tavsiye ederim) arasındaki uçtan uca iletişim ile verimliliği arttırmak ve maliyetleri düşürmek mümkün hale gelir. 

Sanal gerçeklik 

Sanal gerçeklik birden fazla disipline dayanıyor, ancak gerçek anlamda yaşamın kendisine karşılık gelecek duyumsal bir deneyimin sağlanabilmesi bakımından, elektrik mühendisliği gerçekten çok önemlidir. En eski VR teknolojileri, bir giriş aygıtı olarak eldivenleri kullanan bir kulaklıktan oluşuyordu ve kullanıcıyı fazlasıyla durağan hale getiriyordu. Konumsal izleme tekniği artık VR'yi daha etkileşimli hale getiriyor, ancak piyasanın hala bir dizi sensör yardımıyla kusursuz bir çözüm geliştirmesi gerekiyor. 

Göz Takip Teknolojisi 

Birçok tüketici geleneksel dijital reklamlarla, sadece ticari iletilerin yerini bulabilmesi için değil, hangi bilginin daha değerli olduğunu anlayabilmek adına, onlarla rekabet edecek şekilde bir ilişki geliştirdiği için, göz takip gerekli ve vazgeçilmez bir teknoloji haline gelmektedir. 

Gelecekte Göz Takip Sistemleri Daha Yaygın Hale Gelecektir. 
Reklam sektöründeki uygulamalar için daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız;

Göz takip teknolojisi olgunlaştığı ölçüde göz hareketleri yardımıyla, engellilerin erişilebilirlik sorunlarının çözümünde önemli bir sınırtaşı haline geldi. Hassas elektronik sensörler adeta tüm göz takip sürecinin temelidir. 

Kablosuz Giyilebilir Teknoloji 

"Kişisel Alan Ağı" fikri, uzun bir süredir bilgisayar bilimlerinin ilgi alanında varolmaya devam etmiştir ancak şimdilerde artık pratik bir gerçeklik haline gelmektedir. Cihazlar artık her zamankinden daha küçük bir ölçekte çalışabilir ve çevreleriyle sorunsuz bir şekilde arayüz kurabilir. Araçlara ve makinelere erişimi yetkilendirmek egzersiz yaparken okuduğunu anlama düzeyini geliştirmek ve telefon kullanımı olmadan iletişim bilgisi sağlamak amacıyla bu tür giyilebilir cihazlar geliştirilmiştir. 

Grafen 

Elektrik mühendisleri maddenin temel özelliklerinden kaynaklanan performans kısıtlarına ulaştıkça, malzeme bilimi alanındaki ilerlemeler önemli hale gelmektedir. Grafen belki de en önemli yeniliklerden biridir. Kağıttan bir milyon kat daha ince olan karbon atomlarından mürekkep katmanlardan meydana gelir Çok ince olması nedeniyle bu malzeme pratikte her zaman iki boyutlu olarak ele alınıyor. 

Grafen O Kadar İncedir Ki Pratikte İki Boyutlu Kabul Edilebilir. 
Grafenin eşsiz özellikleri, onu Dünya üzerindeki en güçlü malzeme haline getirmektedir. Kauçuğa benzer bir esneklikle neredeyse % 20 oranında esneyebilir. Taşınabilir cihazlarda kullanılan bataryaların ömründe büyük kazanımlar sağlayacak bir malzeme olup aynı zamanda mesela kullanıcıdan biyometrik bilgilerini toplayan giyilebilir teknoloji için de çok ama çok uygundur. Kısacası, elektrik mühendisliğinin geleceği için giderek daha önemli olma potansiyeline sahiptir. 

İyon İtici 

Star Trek filminin dünya çapında binlerce insanı mühendislikle ilgilenmeye ve bu alanda ilgi uyandırmaya teşvik eden belirleyici bir güç olması çok şaşılası bir şey olmamalı. Bu vizyonun önüne çıkan en önemli soru şuydu: İnsanlığın uzay macerasını başlatarak onu uzak dünyalara taşıyacak için tahrik teknolojisi nasıl olmalıydı? 

İyon İticilerle Yıldızlara Yolculuk Mümkün Olabilir
NASA ve diğer bazı kuruluşlar, yıllarca prototip iyon motoru üzerinde çalışarak, büyük miktarlarda malzeme ve ekipmanı uzaya taşımaları için bir yöntem geliştirmeyi umuyorlar. Depolama mekanizması olarak güneş enerjisinden faydalanmak ve ksenon gazının yarattığı itme ile yol almayı planladıkları biliniyor. Güneş panelinden elde edilen elektronları manyetik bir alanda hapsedip sonra bu elektronlarla xenon’u iyonize ederek 13 kW'lık itme yaratan bir yakıt geliştirmekle meşguller. 

Kişisel Uçan Arabalar 

İnsanlar – şöyle diyelim mühendisler ve diğerleri – eskiden beridir arabaları uçurmayı düşünüyorlar. Şimdi, özel bir ABD firması nam-ı diğer Terrafugia bu hayali gerçekleştirmek üzere karşısına çıkan mühendislik problemleriyle uğraşıyor. 


5 Aralık 2018 Çarşamba

NE555 Entegreli Manyetik Yaklaşma Devresi


Burada birçok alanda çok sayıda uygulama bulan bir manyetik yaklaşma anahtarının devre şeması bulunmaktadır. Devre, yakınlık sensörü olarak iş gören manyetik bir reed anahtarın (S1) üzerine kurulmuştur. NE555 (IC1) içeren bir tek kararlı bir multivibratör ve CD4013 (IC2) içeren mafsallı flip flop devrenin geri kalanını oluşturur. 

Manyetik Yaklaşma Anahtarı Devresi
S1'in yakınına bir mıknatıs yaklaştığında anahtar IC1’in 2. Pinine negatif bir tetikleme yapacak şekilde kapanır.R2 ve C2 tarafından belirlenen bir süre boyunca IC1’in çıkışı yüksektir. Bu çıkış mafsallı flip flop olarak bağlanmış olan IC2'ye zamanlama sinyali verir. . IC2’nin çıkışı (pin 1) yükseğe döner ve transistör Q1 iletime geçer . Röle ve röleye bağlı ekipman devreye girer. IC1 tetiklendiğinde D1 LED’i yanar. 
  • S1 anahtarı, genel amaçlı manyetik bir reed anahtarı olabilir. 
  • Uygulamaya bağlı olarak, kontrol edilecek ekipman, rölenin NC, NO ve C yardımcı kontakları kullanılarak bağlanabilir. 
  • Devreyi çalıştırmak için 12 Volt regüle edilmiş bir güç kaynağı kullanılmalıdır.

Yangın Duvarının Tehlikeli bir Şekilde Delinmesi

Sizlere okuduğum bir kaza raporunun kısa bir özetini geçmek istiyorum. 

Olay Almanya’da yaşanmıştır. Bir dişli çubuk ile bir yangın malzemesini delme girişiminde bulunulmuş ve akabinde bir kaza meydana gelmiştir. 

Elektriksel Güvenlik Hayati Önem Arzeder.  Hatalı Temas Ölüm Riski Anlamına Gelir. 
Yapılacak İşin Tarifi: 
Basım ve yayın merkezine ait bir elektrik odasından, komşu salona iki hat ve eş potansiyel iletkeni çekilmesi gerekmektedir. İki mahal arasındaki duvar ateşe dayanıklı özelliktedir. Bu nedenle, zaten mevcut olarak çekilmiş kabloların etrafı bir yangın koruma malzemesiyle kapatılmış durumdadır. 

Burada açıklık oluşturularak yeni besleme hatlarının buradan geçirilmesi planlanmakta olup. çevresindeki çelik sac nedeniyle yaklaşık 4m yüksekliğindeki bu kısma erişim pek kolay değildir. Elektrik tesisatı yüklenicisi firma deneyimli bir teknisyenin yanına kendisine yardımcı olması için çırak olarak birini görevlendirmiştir. Şirket tarafından yangın koruma işlevi gören bir bölgede açıklık meydana getirme süreci için özel bir risk değerlendirmesi de yapılmamıştır. 

Kazanın Gelişimi : 
Teknisyen yangın koruma malzemesini dişli çubukla delmek istedi. Duvar yaklaşık 60 cm'lik bir kalınlığa sahipti. Büyük çabalara rağmen, her iki çalışan geçişte bir açıklık oluşturamadı. Teknisyen bu nedenle bir çekiç ve keski almak için alet aracına gitti. Çırak ise bu esnada dişli çubuk ile açıklığı oluşturmak için çalışmaya devam etti. Teknisyen arabadan döndüğünde, meslektaşının yerde bilinçsiz şekilde yattığını gördü. Hemen ambulans çağırdı ve ilk yardım müdahalelerini gerçekleştirdi. Neyse ki, çırak hızlı yardım ile kurtarılabildi. 

Kaza Nedeni: 
Kaza, dişli çubukla "delme" sırasında meydana geldi. Çırak, çalışma sırasında bir eliyle çelik saca temas ediyordu . Diğer eliyle tuttuğu dişli çubuk ve plaka arasında bulunduğu için vücudundan bir elektrik akımı aktı. Akım kendisini kaybedip merdivenden düştüğünde kesildi. 

Dişli Çubukla Kabloda Meydana Gelen Delinme Neredeyse Bir İnsanın Ölmesine Neden Olacaktı. 
Sonuç: 
Sonuç olarak standart ve yönetmeliklerde belirtilen canlı yani aktif kısımlar ile ilgili olarak alınması gereken önlemlere riayet etmek önemlidir. 

Kablolar zaten yangın bariyeri içerisinde döşenmiş olduğundan böyle bir çalışma öncesinde bu kablo veya kabloların elektriksel olarak devresinin kesilmesi önem arzetmektedir. Yangın duvarı içindeki açıklıklarda geniş kapsamlı bir çalışma bu nedenle çok tehlikelidir Çünkü açıklık içinde bulunan kabloların yeri tam olarak bilinmemektedir. En güvenli çözüm hatları elektriksiz bırakmak eğer bu mümkün değil ise farklı bir yerden bir delik açmaktır..

4 Aralık 2018 Salı

MRAM Nedir? ( MRAM : Manyeto-Direnç Özellikli Rastgele Erişim Bellek)


MRAM (Magnetoresistive Random Access Memory), verileri DRAM (Dinamik Rasgele Erişim Belleği) de olduğu gibi elektriksel yüklerden ziyade manyetik olarak depolayan bir depolama yöntemidir. Bilim adamları, bir metali, kendisine manyetik alan uygulandığında elektrik direncini kolayca değiştirebiliyorsa, manyetoesistif olarak tanımlarlar. Statik RAM hızını DRAM yoğunluğu ile birleştirerek, MRAM, onu destekleyenlerin gözünde, depolama kapasitelerini artırmak suretiyle elektronik cihazları önemli ölçüde geliştirmeye aday bir teknolojidir. Bellek erişimi, daha düşük enerji tüketimi dolayısıyla daha uzun pil ömrünün yanında , elektronik bellekten daha hızlı olacaktır. 

MRAM ( Manyeto Rezistif RAM) Yapısı
Geleneksel Rastgele Erişim Belleği (RAM) yongaları, elektrikle beslendiği sürece verileri saklar. Güç kesilirse daha önce CD, DVD veya USB flash sürücü gibi bir sabit diske veya başka bir kalıcı depolama ortamına kopyalanmamışsa bilgiler kaybolur. Ancak MRAM, mevcut akımın olmadığı durumlarda bile verileri korur. DRAM'leri MRAM'larla değiştirilirse, bu, veri kaybını önler ve bilgisayarların, yazılımın yüklenmesini beklemek zorunda kalmadan hemen ön yüklemesini sağlar. 

ABD. 1995'ten bu yana, Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı (DARPA), bu alanda özel sanayi şirketlerinin araştırma çalışmalarını desteklemek için kaynak sağlamıştır. 1995'ten itibaren MRAM'ı yüksek yoğunluklu bir depolama ortamı olarak yaygınlaştırmak için çalışan üç özel konsorsiyum finanse edildi. Honeywell, IBM ve şu bu arada bölünmüş ayrılmış olan Motorola firması üç konsorsiyumunu yönetti. Hewlett-Packard, Matsushita, NEC, Fujitsu, Toshiba, Hitachi ve Siemens de MRAM araştırmalarına yatırım yaptı. Bu arada, çok sayıda başka şirket ve bir dizi yeni girişim firması MRAM araştırmasına katıldı. 

Dominant teknoloji şu anda STT-MRAM (Spin Aktarım Moment MRAM) dir. Bu teknolojide bir manyetik katmanın oryantasyonunun polarize bir akım akışı ile değiştirildiği fiziksel bir etkiden faydalanılmaktadır. Kaliforniya ve Los Angeles Üniversitesi'nde (UCLA) geliştirilen daha yeni yaklaşımlarla, oryantasyon (yönelim ) değişikliğini sağlamak için akan bir akım yerine manyetik bir gerilim kullanır. Buna MeMRAM denir ve belleğin güç tüketimini onda bir ila binde bir mertebesine indirmesi beklenmektedir.

3 Aralık 2018 Pazartesi

Dijital izolatörler


20. yüzyılın son yıllarında, bir sinyalin aktarılmasında kapasitif veya indüktif (manyetik) kuplajdan faydalanan dijital CMOS tabanlı izolatörler ortaya çıktı. Bunlar günümüzün bant genişliği ve enerjiye aç dünyası için uygun cihazlardır. Yalıtımın vazgeçilmez olduğu alanlar, endüstriyel otomasyon, üretim kontrol, programlanabilir mantık denetleyicileri (PLC) ya da proses kontrolü, sürücü ve kesintisiz güç kaynakları (UPS) dır. 

Dijital izolatörler opto-kuplörlerden daha üstün özelliklere sahiptir. 
Şekil 1: CMOS temelli ve kapasitif olarak bağlanmış (akuple olmuş ) bir dijital izolatörün blok diyagramı

Örnek olarak endüstriyel otomasyonda , düşük işaret eğimi, bozulmalara karşı yüksek bağışıklık, yüksek sıcaklıklardaki operasyonel bütünlük ve düşük saçılma parametreleri CMOS yalıtıcıları iyi bir seçim haline getirmektedir. Ayrıca, büyük bir ağ meydana getiren ve veriyle işleyen dünyamızı yöneten sunucularda kullanıma uygun olduğu gibi, cep telefonlarına ait baz istasyonlarının galvanik olarak yalıtılmış anahtarlama güç kaynaklarında da kullanılabilmektedir. 

Aslında, güç kaynağı üreticileri dijital izolatörleri çok eskilerde kullanmaya başlamıştı. Bu , hem sunucuların hem de mobil baz istasyonlarının anahtarlamalı güç kaynaklarındaki enerji yoğunluğunun artması sonucu oldu. Yine, daha yüksek verimlilikle enerji tasarrufu önlemleri alabilmek adına küresel şirketler de dijital izolatörlerin piyasaya girişini artırdı. Daha yüksek verim daha az atık ısının oluşması ile sonuçlanır. Bu da genel olarak sistemin daha küçük olabileceği anlamına gelir, çünkü neticede ya hiç soğutucu kullanılmaz ya da daha küçük soğutucular kullanılır.. 

Bununla birlikte, CMOS tabanlı dijital izolatörlerin en büyük etkisi, zamanlama özelliklerinde yatmaktadır, çünkü optokuplörler ile karşılaştırıldığında önemli ölçüde daha yüksek anahtarlama frekansları elde edebilirler (Şekil 2).

Dijital izolatörün röntgenle elde edilmiş görüntüsü
 Bu, anahtarlamalı güç kaynağı üreticilerinin, akım konvertörlerine ait kontrol devrelerinin zamanlamasını daha doğru bir şekilde belirleyebilmelerini ve böylece verimliliğin daha da artmasını mümkün kılmıştır. Zamanlama parametreleri – yayılma gecikmeleri, darbe genişlik distorsiyonu veya sinyal kayması, ortak mod geçici rejim durumlarına (CMTI) bağışıklık , ve düşük parametre dağılımı dahil - hepsi önemli ölçüde optokuplörlerden daha iyidir. CMTI, parazit bastırmayla birlikte daha önemli hale gelmektedir. İzolatörün her iki tarafındaki her iki gerilim sahası boyunca meydana gelen gerilim yetişme oranı (slew rate) , bu değeri belirler - mikrosaniyede kilovolt cinsinden ifade edilir (kV / μs).

30 Kasım 2018 Cuma

WPA2 ve WPA3 Farkları Nelerdir?


2018'de yayımlanan WPA3, kablosuz ağları güvenli hale getirmek için Wi-Fi Korumalı Erişim protokolünün güncellenmiş ve daha güvenli bir sürümüdür. WPA2'nin WPA ile karşılaştırılmasını yapacak olursak WPA2, WEP ve WPA'dan daha güvenli olduğundan, kablosuz ağınızı 2004'ten beri güvenceye almak için önerilen bir yol olmuştur. WPA3, şifreleri tahmin ederek ağlara sızmayı zorlaştıran daha fazla güvenlik iyileştirmesine sahiptir; Ayrıca, anahtar (şifre)geçmişte yani şifre kırılmadan önce ele geçirilen verilerin çözülmesini imkansız kılar.

WPA2 ve WPA3 Protokollerinin Farkları


28 Kasım 2018 Çarşamba

Biyosensör Nedir?

Biyosensörler biyolojik bileşenlerle donatılmış sensörlerdir. Bunlar biyoteknoloji ölçüm tekniğinde kullanılır. Biyosensörler, hareketsiz ve biyolojik olarak aktif sistemlerin bir sinyal dönüştürücü (transdüser) ve bir elektronik amplifikatörü ile doğrudan uzamsal olarak biraraya gelmesine dayanır. Biyosensörler belirlenecek maddelerin saptanması için farklı entegrasyon seviyelerinde biyolojik sistemler kullanmaktadır. Bu tür biyolojik sistemler Antikorlar, enzimler, organeller veya mikroorganizmalar olarak karşımıza çıkabilirler . Biyosensörün üzerinde bulunduğu hareketsiz biyolojik sistem, analit ile etkileşime girer. Bu, katman kalınlığında kırılma indisleri, ışık absorpsiyonu veya elektrik yükünde vs. fizikokimyasal değişikliklere yol açar. Bu değişiklikler, transdüserler örneğin optoelektrik sensörler, amperometrik ve potansiyometrik elektrotlar veya alan etkili transistörler vasıtasıyla belirlenir. Ölçümden sonra, sistemin ilk durumu geri yüklenmelidir. Bir analitin bir biyosensör vasıtasıyla ölçülmesi, üç aşamada gerçekleşir. İlk olarak, analitin biyosensörün biyolojik sistemi tarafından özel olarak tanınması gelir. Daha sonra, analitin reseptör ile etkileşimlerinden kaynaklanan fizikokimyasal değişikliklerin bir elektrik sinyaline dönüştürülmesi gerçekleşir. Bu sinyal daha sonra işlenir ve kuvvetlendirilir. Bir biyosensör seçicilik ve hassasiyetini kullanılan biyolojik sistemden karşılar. 

Biyosensörlerin Çalışma Prensibi



Biyosensör çeşitleri

Piezoelektrik sensörler: Bir kuvarsın titreşimi, kütlesi ile ters orantılıdır. Bu şekilde bir enzim veya antikor kuvars kristali kaplanmış bir kuvars kristali mikro ölçekte bir tartı olarak kullanılabilir. Kaplanmış her bir sensörün sadece bir kez kullanılabilir olmasI ciddi bir dezavantajdır . Ancak böyle bir kristalin maliyeti oldukça düşüktür

Optik sensörler: Pratikte, bu sensörler öncelikle sıvılarda oksijen içeriğini izlemek için kullanılır. Ölçüm prensibi flörışıma söndürmeye (fluorescence quenching )dayanmaktadır. Ölçüm tertibatı olarak ucunda göstergesi bulunan bir optik dalga kılavuzu görev yapar. Bu göstergenin lüminesans veya emme özelliği , oksijen konsantrasyonu gibi bir takım kimyasal büyüklüğe bağlıdır.

Elektrokimyasal Algılama: Ör. amperometri veya potansiyometri vasıtasıyla. Amperometriyle , bir ölçüm odasında 2 elektrot üzerindeki voltaj sabit tutulurken akım ölçülür. Kolayca okside veya indirgenebilen metabolik ürünler için uygundur. Potansiyometre ise iyonik özellikteki reaksiyon ürünlerinde kullanılır. Bu iyonların nicelik yönüyle belirlenmesi , bu iyonların bir ölçüm elektrodunda meydana getirdiği elektrik potansiyeli üzerinden gerçekleşir.

Uygulamaları 

Yukarıdaki tanıma göre bir biyosensör olarak tanımlanabilen ilk ölçüm sistemi, 1962 yılında Clark ve Lyons tarafından geliştirilmiştir. Ameliyat sırasında ve sonrasında kandaki glikozun belirlenmesini sağlayan bir ölçüm sistemi tarif edilmiştir. Bu biyosensör seçime bağlı olarak önlerinde, iki membran arasında glikoz oksidaz enzimi yer alan ve sinyal dönüştürücü görevi gören Clark’ın tasarımı olan bir oksijen elektrotu ya da ph- elektrotundan meydana geliyordu. Glükoz konsantrasyonu, pH değerinde veya glikoz oksidaz enziminin katalitik etkisi altında glikozun oksidasyonu nedeniyle oksijen konsantrasyonunda meydana gelen değişiklik olarak tespit edilmiştir. 

Bu yapıda, biyolojik numune iki zar arasına konur ya da biyolojik sistem tek bir membrana uygulanır ve doğrudan dönüştürücünün yüzeyiyle irtibatlandırılır. Su ve atık su analizinde yapılan biyosensör uygulama alanları sırasıyla tekil bileşenlerin, toksisite ve mutajenikliğin ve de biyokimyasal süreçlerdeki oksijen ihtiyacının bu biyosensörlerle tespit edilmesidir. 

Banyo sularının veya atık suların bakteri içeriği bir biyosensör vasıtasıyla belirlenebilir. Bazı bakteri türlerine karşı geliştirilmiş antikorlar, titreşen bir membran üzerine uygulanır. Uygun bakteriler algılayıcıdan geçiyorsa, kendilerini antikorlara bağlarlar ve zarın titreşimlerini yavaşlatırlar. Titreşimler belirli bir değerin altına düşerse, bir alarm tetiklenir. 

Mantar tiplerinin yetiştirildiği bir biyoreaktördeki penisilin konsantrasyonu, bir biyosensör yardımıyla tespit edilebilir. Bu durumda kullanılan sensörün biyolojik bileşeni asilaz enzimini temsil eder. Bu penisilin parçalayan enzim, bir pH elektrodunun üzerinde bulunan bir zarın üzerine yerleştirilir. Böylelikle ortamda penisilin konsantrasyonu artarsa, enzim daha büyük ve daha büyük miktarlarda bir asite , yani fenilasetik asite ayrılır. Sonuç olarak, elektrottaki pH değişir. Böylece pH değerinden penisilin konsantrasyonu bilgisini çıkarımla elde etmek mümkün hale gelir. 

26 Kasım 2018 Pazartesi

Akrilik Camlı (Pleksiglas) Bataryalar

Neredeyse sınırsız bir batarya ömrü, dizüstü bilgisayar ve akıllı telefon kullanıcıları için arzu edilen bir hedeftir. Araştırmacı Mya Le Thai ve California Üniversitesi'nden meslektaşları bunun için gerekli malzemeleri keşfettiler. Le Thai , elektronları depolayarak sonra serbest bırakan nanotelleri akrilik camın ana bileşeni olan plastik polimetil metakrilat (PMMA) ile kapladı. Görünüşe göre, sert bir jel formunu alan bu malzeme ince telleri kararlı hale getirme özelliğine sahip. : PMMA ile, piller bir anda 200.000 şarj döngüsüne kadar çıkabilir hale gelmiş oluyorlar. Araştırmacılar bunun için manganez dioksit kaplamalı altın nanoteller kullandılar. 

Akrilik Cam (pleksiglas) Tabanlı Yeni Batarya İle 200.000 Şarj-Deşarj Döngüsü Mümkün. 

Konvansiyonel nanotel tabanlı pillerle , her iki malzemenin ( yani tel ile kaplaması) birbirinden çok çabuk çözülmesi nedeniyle başarılı uygulamalar geliştirilemiyor. Ayrıca, bu pil tipi, incecik yapıdaki nanotellerin kırılganlığından ciddi şekilde olumsuz etkilenmektedir. Araştırmacılara göre, 5.000 ila 7.000 şarj döngüsünden sonra, genellikle bu piller işe yaramaz hale geliyorlar. Meydana getirdikleri bu yeni malzeme kombinasyonları konvansiyonel tiplerden çok daha üstündür, ancak maalesef henüz ticari olarak piyasaya sürülebilir durumda değiller.

Aktif Piksel Sensörü (APS)


Aktif piksel, her bir sensör elemanı için , asıl fotosensöre ve buna ait anahtarlama tranzistörlerine ek olarak, sinyali okumak için bir amplifikatör devresinin bulunması anlamına gelmektedir. Başlangıçta, bu yardımcı devreler, sensörün ışığa duyarlı yüzeyini yaklaşık üçte bir oranında azaltmış ve bu da oldukça zayıf foto duyarlılığa ve yüksek görüntü gürültüsüne neden olmuştur.

Tümleşim yoğunluğunun ve sensör ışığının ışığa duyarlı yüzeyine düşen ışığı konsantre eden mikro merceklerin kullanımının da artmasıyla birlikte, mikro-görüntülerin kullanılması CMOS görüntü sensörlerini gerçekten kullanışlı ve pazarlanabilir hale getirdi.

Aktif Piksel Sensörün Yapısı
Bir APS hücresinin en basit şekli, ışık sensörünü temsil eden bir fotodiyottan (DPH)  ve üç adet alan etkili transistörden (yani FET)  oluşur. Sıfırlama darbe sinyali ile sıfırlama transistörü TRESET hızlıca iletime sokulur. Böylece, fotodiyotun katodu tanımlanmış bir VRESET değerine getirilir ve böylece tıkama katmanının sığası yani kapasitesi daha önce tanımlanmış bir yük ile yüklenmiş olur. 

Takip eden pozlama sırasında, tıkama katmanının sığası , yoğunluğa ve maruz kalma süresine bağlı olarak foto akım tarafından deşarj edilir. Pozlama süresinin sonunda, kalan elektrik yükü kuvvetlendirici transistör TV (genellikle empedans dönüştürücü görevi gören bir kaynak izleyici (source-follower ) , kazanç = 1) yoluyla okunur ve bir transistör TSEL ile analog-dijital dönüştürücüye iletilir.

23 Kasım 2018 Cuma

Güvenlik Duvarının Çalışma Şekilleri


Bir güvenlik duvarı (Firewall), sisteme dışarıdan  giren ve dışarıya çıkan tüm verilerin bu sistem üzerinden taşınmasını zorunlu hale getirerek haberleşmeyi  kanalize eder.  Güvenlik duvarı tek bir aşamadan veya çok seviyeli bir düzenlemeden oluşabilir. Çok düzeyli bir düzenleme, özellikle web veya FTP sunucusu gibi belirli hizmetlerin herkese açık olmasını sağlamak için yararlıdır. Uygun  olan  ana bilgisayarlar  daha sonra bir ara ağda (DMZ : Demilitarized Zone : Askerden Arındırılmış Bölge )  dış dünyadan yalıtılabilir.

Güvenilir Olmayan Ağlarla bir LAN iletişiminin Kanalize Edilmesi
 Bir güvenlik duvarı üç yazılım seviyesinde çalışabilir: bir paket filtresi,  yani durum denetimi, proxy filtresi ve içerik filtresi . Filtre teknolojisine bağlı olarak, filtre fonksiyonları OSI yığınının 3 ila 7. katları arasında  gerçekleşir.

15 Kasım 2018 Perşembe

Akıllı telefonunuzla Duvarın Arkasını Görebilmek Mümkün


Doğru bir yazılımla, standart bir akıllı telefon kullanılarak bir konutun içinde olup biteni sokaktan gizlice izlemek bir anlamda casusluk yapmak mümkün hale geliyor. Buna karşı kesin çözüm niteliğinde hiçbir savunma önlemi de bulunmuyor. 

Akıllı telefonlar tarafından şöyle bir bakınca, bir WLAN yönlendiricisinin ( Router) bir fenerin içine yerleştirilmiş bir mumdan pek farkı yok. : Lambanın içinde hareket eden her şey, dışa doğru yayılan ışıkta meydana gelen küçük değişiklikler tarafından kendini ele verecektir. Santa Barbara'daki California Üniversitesi'nden Yanzi Zhu'nun liderliğindeki bir bilimsel çalışma ekibi, WLAN kablosuz sinyallerine dayanarak bir apartmanın iç mekanına yönelik olarak nasıl casusluk yapılacağını göstermeyi başardı. Teknik bir makalede standart bir akıllı telefon ve kendi geliştirdikleri yazılımdan daha fazlasına gerek olmadığını da ifade ettiklerini belirtelim. 

WLAN'ın yardımıyla insanların takip edilebildikleri ve hatta kol hareketlerinin dahi izlenebildiği uzun zamandır bilinmektedir. Bilim adamları, Wi-Fi sinyallerini kullanarak duvarların arkasını görebilmek için zaten bir takım yöntemleri test ediyorlardı. Ancak, tüm bu girişimler WLAN yönlendiricisi veya özel antenler üzerinden gerçekleştirilecek bazı kontrol mekanizmaları gerektiriyordu. Ancak Zhu ve meslektaşları, çalışmaları sonucunda daha fazla yardımcı ekipmana gerek duymuyorlar. Sadece WLAN sinyallerinin gücünü ölçüyorlar. 

Yeni Bir Yazılımla Duvarın Arkasını Görmek Mümkün. 
Bu radyo dalgaları duvarlardan pencerelerden, kapılardan ve insanlardan karmaşık yollarla yansırlar. Araştırmacılar, yöntemin iç mekanın net bir resmini değil, yalnızca kaba pozisyon bilgisini sağlayabildiğini belirtiyorlar. Bu durumda en azından bir kişinin nereye gittiğini, ayağa kalkıp kalkmadığını, bir kapıyı açıp kapamadığını anlayabiliyorlar. Dairenin kat planına sahipseniz, bu bilgiyi burada görebilirsiniz. 

Bununla birlikte, bunun için ön koşul, casusluk yapan kişinin yönlendiricinin yerini bulmasıdır. Bu amaçla, cep telefonunu binanın önünde birkaç kez İleri geri gidip gelmelidir ki böylece cihaz kablosuz vericiyi bulabilsin. Bahsi geçen araştırmacılar Önbaskı Sunucusu arXiv' de kamuoyuyla paylaştıkları makalelerinde bir binada bulunan çok sayıdaki vericinin sistemin güvenilirliğini arttırdığını yazdılar. Test amaçlı olarak (bina sakinlerinin izniyle) on bir binayı gizlice izlediler. 

Sadece hiçbir insan veya nesnenin hareket etmemesi halinde WLAN casusu kördür – bu durumda sinyal sabittir. Bunun dışında, mahremiyetlerini korumak isteyen insanlar için çok fazla işe yarar savunma yoktur. En makul çözüm WLAN sinyaline yapay gürültü eklemek olarak görünüyor.

26 Ekim 2018 Cuma

ANSI 21 (Amerikan Standardıdır) ‘e göre Mesafe koruma

Mesafe koruması diğer adıyla empedans koruma,   hataları tespit etmek için hem akım hem de gerilimi kullanır. Bu iki büyüklükten, empedans (sürekli) sürekli olarak hesaplanmaktadır.

Kısa devre durumunda gerilim bir anda çöker ve yüksek bir akım akar. Bu durum Z = U/I formülüne göre küçük bir empedansa neden olur.

(İdeal kısa devre U = 0'da gerçekleşmektedir.) 

Mesafe Koruma Tertibatının Konumlandırılışı 

Bir empedans bölgesi için bu bölgeye ait bir tetikleme süresi (örn. 0 - 2 Ω → 0,2 s | 2 - 4 Ω → 2,5 s) atanır. Böylelikle bir mesafe koruma rölesi birden fazla tetikleme zamanı sunar.Koruma rölesinin ölçmeyi gerçekleştirdiği noktaya yakın bir yerde gerçekleşen hata, uzakta gerçekleşen bir hatadan daha küçük bir empedans değerine sahiptir. (esas olarak empedans değeri, arıza noktasına kadar olan mesafe boyunca akımın üzerinde aktığı hat ya da kablo parçası tarafından saptandığı için) Yine, hatanın yönü saptanabilir olmakla beraber mesela 0,12 ohm değerli ileri yönde gerçekleşen bir arızanın şebekeden 0,05 saniye içinde ayrılması sağlanabilirken bu süre aynı empedans değerine sahip ters yönde gerçekleşen bir arıza için 1,5 saniye olarak tayin edilebilir.

17 Ekim 2018 Çarşamba

Yenilenebilir Enerjinin Payı Küresel Ölçekte Çok Hızlı Şekilde Artıyor


Yenilenebilir enerji tüketimi, geçen yıl içerisinde toplam tüketimden üç kat daha hızlı büyüdü. Uluslararası Enerji Ajansı tarafından hazırlanan bir rapora göre, yenilenebilir enerjilerin küresel tüketimdeki payı şimdiye kadar olduğundan daha hızlı artmaktadır. 

Uzmanlar, 2023 yılına kadar yenilenebilir enerjinin toplam küresel tüketim içindeki payının iki puan artarak yüzde 12.4'e çıkacağını tahmin ediyor. 

Büyümenin üçte biri biyoenerji alanında gerçekleşmekte. Bu, esas olarak, biyokütleden elde edilen yenilenebilir enerjinin, küresel enerji tüketiminin yüzde 80'inin gerçekleştiği ısıtma ve ulaştırma alanlarında kullanıldığı gerçeğinden kaynaklanmaktadır. Rüzgâr gücü ve güneş enerjisi büyümesi artsa da, 2023'te bile en büyük yenilenebilir enerji kaynağı olmaya devam edecektir. 

Şu anda, biyoenerji, tüm yenilenebilir enerjilerin yarısından fazlası ve diğer tüm sürdürülebilir kaynakların toplamı kadardır. 

Küresel enerji tüketiminde biyokütle, güneş, rüzgar ve suyun payı daha hızlı ve daha hızlı artmaktadır. Biyoenerji özellikle önemlidir - ama aynı zamanda bir takım problemleri de beraberinde getirmektedir.

Biyokütle, İklimin Korunmasına Doğrudan Katkı Sunmuyor 

Uluslararası Enerji Ajansı raporunda, yalnızca sürdürülebilir şekilde üretilen ve kullanılan biyoenerjinin iklimin korunmasına hizmet etmek için uygun olduğuna dikkat çekiyor. Aynı raporda bunun için açık ilkelere sahip politikalara sahip olunması gerektiği ve bununla birlikte enerji sisteminde karbondioksit emisyonunu önlemek için biyoenerjinin temel öneme sahip olduğu belirtiliyor. 

Uzmanlar, elektrik üretimi açısından, yenilenebilir enerjinin oranının beş yıl içinde yüzde 30 civarında olacağını tahmin ediyor. Geçtiğimiz yıl yenilenebilir enerji 178 gigawatt ile , ilk kez küresel güç üretim kapasitesinin üçte ikisinden fazlasını oluşturmuştur. 

İç bölgelerdeki rüzgar türbinleri ile hidroelektrik santrallerde büyüme yavaşladı. En güçlü büyümeler fotovoltaik sistemlerde görülüyor. Geçtiğimiz yıl bu alanda dünya çapında yarısı Çin'de olmak üzere 97 gigawatt’lık bir genişleme yaşandı. 

2023 yılına dek, UEA uzmanları dünya çapında mevcutun üzerine ek 600 gigawatt fotovoltaik sistem kapasitesi artışı beklemektedir. Raporlara göre, merkezi olmayan yani dağıtık enerji üretimi, tahmin edilen bu dönem boyunca büyümenin yarısını oluşturarak önemli bir rol oynayacaktır. Toplam kapasite, yüzde 40'ı Çin'de olmak üzere bir Terawatt'a (TWatt) yükselecek. 

Görünüşe göre, Almanya beş yıl içinde 13.7 gigawatt ek güneş enerjisi üretim kapasitesi inşa edecek ki bu miktar geçen yıla oranla çok daha fazla. 

Biyoyakıtlarda Önemli Ölçülerde Büyüme Yaşanmıyor. 

UEA'ya göre trafik ve ulaştırma sektöründe yenilenebilir enerjilerin payı yavaş şekilde artıyor, 2023'te de, biyoyakıtlar, toplam tüketimin sadece yüzde dördünü karşılayarken diğer yeniden üretilebilir enerjiler bunun çok gerisinde kalmış olacaklar. 

Çin tüm yenilenebilir enerjiler için en güçlü büyüme pazarı konumunda bulunuyor. UEA'ya göre, Avrupa Birliği önümüzdeki beş yıl içinde ABD'yi geçerek ikinci sıraya yükselecek.

3 Ekim 2018 Çarşamba

Ara Dağıtım Çerçevesi (Paneli) Nedir?


Ara Dağıtım Çerçevesi (IDF), örneğin bir kat dağıtıcısı (Rack kabinet de denir ), bir kablolama yapısının alt dağıtıcısıdır. Kablolama yapısındaki ara dağıtıcıdır ve hub, yönlendirici ve patch panelleri içerebilir. Buradan, abone veya kat kabloları doğrudan abone bağlantı kutularına gider. Böyle bir ara bağlantı noktasında, abone hatları çapraz bağlantı yoluyla bireysel servislere bağlanabilir. Ek olarak, bir ara dağıtım çerçevesi, ana dağıtım panosundan gelen kablolar için bir dağıtım noktası olarak hizmet edebilir.

 
Ana Dağıtım Çerçevesine Çoğunlukla Fiber Optik Kablo İle Bağlanan Ara Dağıtım Çerçeveleri (Panelleri)

Herhangi bir dağıtım odasında bulunan bir IDF rafı, patch panellere ek olarak dağıtım (kenar) anahtarlarına, yönlendiricilere, güç kaynaklarına, akülere ve UPS sistemlerine sahip olabilir.

19 Eylül 2018 Çarşamba

Geleceğin Pillerinde Yeni bir Depolama Malzemesi Olarak Silikon

Elektrikli araçlar veya elektronik cihazların minyatürizasyonu gibi gelişmeler, pillerde kullanılmak üzere yeni depolama malzemeleri gerektirir. Büyük depolama kapasitesiyle, silikonun geleneksel lityum-iyon pillerde kullanılan malzemelerin karşısında önemli avantajlara sahip olması beklenmektedir. Bununla birlikte, mekanik yönden kararsız olması nedeniyle, depolama teknolojilerinde silikonun kullanılabilmesi günümüze dek mümkün olmamıştır. 

Silikon Elektronikte Bir Devrim Yaratmıştı. Şimdi  Sıra Depolama Teknolojilerinde !
Kiel’de bulunan Christian-Albrechts-Universitesi (CAU) Malzeme Bilimi Enstitüsü'nden bir araştırma ekibi RENA Technologies GmbH şirketi ile işbirliği yaparak, yüzde 100 silikondan oluşan anotlar ve bunların endüstriyel olarak üretilebilmesi için bir konsept geliştirmek istiyor. Yüzeyleri mikro ölçekte dikkatlice yapılandırmak suretiyle ekip, silisyum(silikon)un depolama potansiyelinden tamamen faydalanabiliyor. Böylelikle şarj edilebilir piller ve yarının enerji depolama sistemlerine yönelik yepyeni bir yaklaşımla  karşı karşıya geliyoruz.  Bu çalışmanın paydaşları, silikon anot üretim ve uygulama imkanlarını Hannover Fuarında sunacaklar. 

Silikon uzun süredir elektrikli araçlarda kullanım için umut veren seçeneklerden biri diyor malzeme bilimci Dr. med. Sandra Hansen. "Teorik olarak silikon, bataryalardaki anotlar için en iyi malzemedir. Geleneksel lityum iyon pillerdeki grafit anotlardan on kat daha fazla enerji depolayabilir. "Elektrikli arabalar daha uzun mesafeler kat edebilir, cep telefonu pilleri daha uzun süre dayanabilir ve şarj işlemi daha hızlıdır. Yarı metalin diğer bir avantajı sınırsız bir şekilde temin edilebilir olmasıdır. Sonuçta geleneksel kum neredeyse tamamen silikadan oluşur. Hansen, “Silikon, oksijenden sonra dünyanın ikinci en bol elementi ve dolayısıyla neredeyse sınırsız, uygun maliyetli bir kaynaktır” diye devam etti. 

Sorun: Ömür 

Ancak şimdiye kadar, silikon anotların ömrü pillerde kullanmak için çok düşüktü. Nedeni malzemenin yüksek hassasiyeti. Şarj sırasında lityum iyonları anot ve katot arasında ileri ve geri hareket eder. En yüksek enerji yoğunluğuna sahip olan silikon, çok miktarda lityum iyonunu kendisine çeker. Sonuç olarak, yüzde 400 oranında genişler ve bir süre sonra da kırılır.

Kiel Malzeme Bilimi Enstitüsü yaklaşık 30 yıldır silikon üzerinde araştırmalarını sürdürmekte. Bugüne kadar elde edilen bulgular - RENA Technologies GmbH'nın güneş enerjisi teknolojisindeki silikon tecrübesi ile birleştiğinde, aküler için yüzde 100 silikondan üretilmiş anotların üretilmesi hedefine ulaşma sürecine katkıda bulunmaya devam ediyor. Böylelikle silikon kullanılan bu bataryaların depolama potansiyellerinin en üst düzeye çıkması bekleniyor. Geleneksel, şarj edilebilir pillerdeki anotlar şu ana kadar yaklaşık yüzde 10 ila 15 arasında silikondan oluşmaktaydı. Geçtiğimiz yıl, Alman Federal Eğitim ve Araştırma Bakanlığı (BMBF) tarafından bir milyon avroyla finanse edilerek "Lityum-kükürt-silikon enerji depolama sistemleri için büyük ölçekli, gözenekli Si-film anotlarının geliştirilmesi ve karakterizasyonu" adlı bir ortak araştırma projesi başlatıldı. Projenin amacı, güçlü bir silikon batarya geliştirmek ve maliyet yönünden etkin ve endüstriyel üretime dönük olarak bir konsept geliştirmektir.

 Bir Pilin Anot Malzemesindeki Silikon Telcikler (75 Mikrometre Yüksekliğinde 1 Mikrometre çapında )
RENA Technologies GmbH Teknoloji Kıdemli Başkan Yardımcısı Holger H. Kühnlein "CAU ve RENA arasındaki işbirliği, temel araştırmalardaki onlarca yıllık deneyimi en verimli endüstriyel proses ve tesis geliştirme uzmanlığıyla birleştiriyor" diyerek konunun önemini vurguluyor. Bugüne kadar silikon malzemeler hakkında yapılan araştırmalarda öncü konumunda bulunan CAU'daki “İşlevsel Nano Malzemeler” çalışma grubunun başkanı Profesör Rainer Adelung, "Böylece, temel üniversite araştırmalarından elde edilen bilgileri mümkün olduğu kadar endüstriyel uygulama sahasına aktarıyoruz " diye ekliyor. Adelung: "Bu gerçek bir inovasyon transferi."

11 Eylül 2018 Salı

Kesinti ve Çökmelere Karşı Dirençli Güç Sistemlerinin Geliştirilmesi

Kentsel altyapıların kriz dönemlerinde yeterince sağlam olması için istikrarlı bir güç sistemi (kaynağı) son derece elzemdir. Bu akıllı şebekelerin planlanmasında halledilmesi gereken ciddi bir konudur. Akıllı sistemlere ait bileşenler giderek otomatize hale gelirken , bu şebekeler bozucu etkilere ve saldırılara karşı giderek daha savunmasız hale geliyorlar. 

Paralel olarak çalışan bilgi işlem ve haberleşme altyapısı üzerinden gerçekleşen veri alış verişi, akıllı şebekelerin gelecekte mümkün kılacağı merkezi olmayan, talep odaklı ve ekonomik bir güç kaynağı için bir ön koşuldur. Bu verilerin manipülasyonu ile siber korsanlar daha şimdiden ihtiyaca ait rakamları ve değerleri değiştirmek ve böylece şebekenin kasıtlı olarak ciddi şekilde aşırı yüklenmesine ve ayrıca elektriği sisteme veren ekipmanların teker teker devreden çıkarılmasına neden olabilirler.

Kesinti ve Çökmelere Karşı Güçlü Güç Sistemlerinin Geliştirilmesinde Alt Şebekelerin Tasarımı Önem Arz Eder.
Nükleer ve Enerji Teknolojileri Enstitüsü (IKET ) ‘den Sadeeb Simon Ottenburger sadece imkan dahilindeki siber saldırılara değil, aynı zamanda depremler veya şiddetli yağmur gibi kriz senaryolarına yakından bir bakarak enerji yönetim sistemlerinde uygulanması planlanan ve henüz planlama safhasında riskleri dikkate alan önleyici bir strateji geliştirmek istedi. Bu strateji gerçek zamanlı olarak, öncelikle bir sistem çöküşü sonrasında şebekenin gitmesi  ( ingilizcede Blackout olarak adlandırılır )durumunda  değil elektrik güç yetersizliği senaryosu (İngilizcede Brownout olarak ifade edilen gerilim seviyesinin önemli ölçüde düşüşü esnasında işlev görecektir. 

Bunun için iki parametre değiştirilebilir : ilki yani topolojisinin tasarımı, bu stratejinin oluşturulmasında tasarımcıya belli bir serbestlik kazandırmaktadır. Bu topoloji daha çok mikro şebekeler ve birbirinden bağımsız şekilde elektrik üretimi yapan çok sayıda ada üzerine inşa edilirler. Bu durum kritik önemdeki altyapıları farklı mikro-şebekelere dağıtma olanağı sağlar. Böylesi bir alt şebeke örneğin Fukushima’daki depremden sonra bir üniversite kliniğinin elektrik beslemesinin güvenli şekilde gerçekleşmesine imkan vermiştir. 
Diğer parametre ise mikro-şebekelerin elektrik dağıtımı ve bu şebekelere ait bilişim ve haberleşme ağının kendi bileşenlerininkiyle birlikte bu bilişim ve haberleşme ağlarının enerji depolama ve üretim yapan birimlerinin konfigürasyonudur. 


Kesinti Senaryolarını Değerlendirme 
Akıllı bir şebekenin, esasında mikro-şebekelerin alt şebekelere bölünmesi ve tekil şebekelerin konfigürasyonu sayesinde belirlenen topolojisi, simülasyon modeline değişken parametre olarak dahil edilir. Bu sayede her bir model şehir için farklı kesinti senaryoları test edilerek değerlendirmeye tabii tutulurlar ve bu şekilde sürekli olarak değişen esas koşullar ile diğer kritik altyapıların içinde bulunduğu durum hesaba katılmış olur. Ottenburger böyle bir strateji sayesinde kentlerin elektrik kesinti ve çökmelerine karşı direnme gücünü artırabilmeyi hedefliyor.