17 Ocak 2019 Perşembe

Elektrikli Otomobiller Neden Temiz Enerjiye Dönüşün Düşmanıdır?


Otomobil endüstrisindeki hızlı dönüşüm, karları azaltıyor, marjları daraltıyor ve iş imkanlarını açıktan tehdit ediyor. 20 yıl içerisinde çocuklarımız haklı olarak nasıl bir düşünceyle böyle hareket ettiğimizi soracaklar. 

Almanları diğerlerinden ayıran, ancak gurur vesilesi olmayan bir durumdan bahsedelim şimdi : Anglo-Amerikan dilinde yüzyıllardır geçerli olan bir terim “Alman korkusu”. İlk tren 1835'te Nürnberg ve Fürth arasında işletildiğinde endişeli çağdaşlar sağlık sorunları konusunda uyarılarda bulundular, çünkü onlara göre bu tren insanlık dışı bir hızla hareket ediyordu. Her ne kadar bu endişe demiryolu kullanımında ortaya çıkan patlamayı engellememiş olsa da, en hızlı ve en güvenilir trenler bugün başka yerlerde çalışıyor. 

Örnek olarak, iklim değişikliği korkusu, iyi niyetli ve ilerleme tutkunu Almanları, özellikle kariyer politikacılarını da tahrik etmeye devam ediyor. Bu korkunun sonucu da tabii ki enerji dönüşümü ve elektrikli otomobiller olarak karşımıza çıkıyor. 

Ancak korku kötü bir kılavuzdur. Bu korku, iklimin korunmasına gerçek bir katkının nasıl sağlanabileceği konusundaki olgusal tartışmanın gündemden düşmesine neden olmuştur. Daha da kötüsü, Almanlar, dünyanın zirvesinde olan son sanayisini yok etmenin eşiğindeler. Çünkü otomotiv endüstrisindeki hızlı dönüşüm karları azaltıyor, marjları daraltıyor ve işleri tehdit ediyor. 20 yılda çocuklarımız haklı olarak nasıl bir düşünceyle böyle hareket ettiğimizi soracaklar. 

Bugün Almanya’daki Elektrikli Araçlar İklimi Mahvediyor 

Temel olarak, elektrikli arabalar taşımacılık sektöründeki CO2 sorununa bir cevaptır, ancak mutlak anlamda bir cevap değil - en azından bugün değil, önümüzdeki birkaç yıl içinde ve özellikle Almanya'da değil. Ülke, kWh başına yaklaşık 489 g CO2 (2017) üreten ve eş zamanlı olarak gün boyunca büyük miktarda arz edilen yenilenebilir enerji ile başa çıkmaya çalışan enerji mevcut üretim altyapısını “ ilerlemeci “ bir enerji dönüşümüne borçludur. 

Elektrikli araçlar da eklenirse, Alman binek araç filosunun elektrikli araçlarla % 100 penetrasyonu durumunda yaklaşık 110 TWh ek elektrik gücü talebi meydana gelecektir. Sonuçta, bu bugünkü toplam Alman elektrik talebinin yüzde 20'si - yani on nükleer santrali büyüklüğünde bir talep oluşturmaktadır. 

Tabii ki, bu ek elektrik talebi yavaş yavaş oluşacaktır. Şu anda, Alman elektrikli araçlarının elektrik talebi bir TWh'nin bile altında. Ancak, ilave bir talep söz konusu olduğu için, her şeyden önce linyit başta olmak üzere fosil yakıtlardan elektrik üretimini azaltmada rekabete maruz kalacaktır.Bir kWh yenilenebilir enerji ile ya bir kWh linyit gücü ikame edilebilir veya bir elektrikli otomobil çalıştırılabilir. 

Gerçekten Yeşil Değiller: Elektrik Üretimi  Tümüyle Yeşil Değilse , Elektrikli Araçlar  CO2 Bilançosu  Verimli Değildir

Tabii ki bu öyle o kadar kolay değil, çünkü e-araçlar, özellikle de büyük bir bataryaya sahip olanlar, çoğunlukla geceleri şarj ediliyor; Güneş enerjisi bu durumda yakıt olarak düşünülemez. Bu ek talebi karşılamak için, biyokütleden veya rüzgâr gibi diğer enerji kaynaklarına ve bunlar için gerekli altyapılara ihtiyaç vardır. Yenilenebilir enerjinin 1 kilowatt saatinin linyitten üretilen 1 kilowatt.saat elektriğin yerini alması durumunda, CO2 emisyonları yaklaşık 910 g / kWh azalacaktır.Bu 1 kilowatt.saat enerjinin orta menzilli bir elektrikli arabanın çalışması için kullanılması halinde yaklaşık altı kilometre daha fazla yol katedilebilecek olup bu da e içten yanmalı bir motorlu taşıtın emisyonunun aynı ölçüde azalması anlamına gelecektir. Pratik kullanım göz önünde bulundurulacak olursa, modern bir dizel araç dizel yakıtın taşınması ve üretilmesi emisyonlarını hesaba katarsak aynı mesafede yaklaşık 790 gram Co2 yayar ki bu da linyitin yerinin alınması durumunda elde edilecek olan Co2 azalma miktarından bile daha düşüktür. 

Elektrikli otomobiller, Almanya'daki toplam CO2 dengesini kötüleştirecek 

Akü üretimindeki emisyonları da dahil edersek , elektrikli araçların bilanço dengesi daha da kötüleşir (akü boyutu 40 kWh olarak düşünülsün ). Bu emisyon artışı altı kilometrelik mesafe üzerinden hesaplandığında 215 gram CO2 olarak ortaya çıkar. Elektrikli araç daha büyük bir aküye sahipse, örneğin Tesla'daki gibi 100 kWh, o zaman 540 gram CO2 artışından bahsedilmelidir. Bunları bir araya getirirsek ortaya çıkan manzara nettir: 1 kWh linyit enerjisinin yerine geçen bir kWh yenilenebilir enerji, çevreyi yaklaşık 910 gram CO2 gazından kurtarmış olurken elektrikli arabada kullanılması halinde bu rakam yaklaşık olarak sadece 490 gram olacaktır. 

Politika Süreci Yönetmeli Ama Lütfen Doğru Şekilde 

Bu durumda, siyasetin bu alandaki uzmanlara müdahale etmesi ve otomotiv sektörünün CO2 azaltımına gerçek bir katkı yapmasını sağlaması istenmeliydi. Fakat şu anda tam tersi gerçekleşiyor: Dizel, sorgulanabilir ölçüler ve hatta daha fazla sorgulanabilir sınır değerler esas alınarak kötüleniyor, AB CO2 emisyon hedeflerini daha da düşürüyor, böylece daha fazla elektrikli araç satışını zorluyor. Sonuç olarak, Almanya'daki ulaştırma sektörünün CO2 emisyonları düşebilir, ancak örnek hesaplamada gösterildiği gibi genel CO2 bilançosu bozulacaktır. 

Peki ne yapılmalı? Bugün, makul bir şekilde tüketilemeyen veya depolanamayan çok fazla çevre dostu yenilenebilir elektrik enerjisi var. Bu enerjinin elektromobilite için kullanılması istenmesi halinde, otomobil kullanıcılarının yenilenebilir enerjinin bol olduğu durumlarda araçlarını şarj etmeleri için teşviklerin getirilmesi gerekmektedir. Örneğin, öğle yemeği arasında. İşyerinde şarj imkanlarının daha güçlü bir şekilde desteklenmesi bu nedenle anlamlı bir siyasi girişim olabilir. Ek olarak, fazla üretim oluşan zaman dilimleri için ekonomik teşvikler yaratılması memnuniyetle karşılanacaktır. Bu süre zarfında kullanıcıya üstüne ödeme bile yapan ücretsiz elektrik veya bir bonus sistemi kullanmak da düşünülebilir. Bu elektrikli otomobilin yaygınlaşmasını teşvik edecektir. 

Temiz Enerji Fazlalığı Olduğunda Şarj 

Politikacılar içten yanmalı motorların temelde kötü olduklarını ileri süren dogmalarını sorgular hale geldiklerinde bile bu önemli bir adım sayılmalıdır. Ama ya elektriği tamamen rejeneratif kaynaklardan temin ediyorlarsa ? Çünkü bu durumda bile elektrikli otomobilin kullanılması çevresel yönden muhtemelen anlamsız olacaktır. Mesele mesafelere bağlı hale gelmektedir. Her gün işe gitmek için 20 kilometre ve ayda bir kez akrabalara ya da tatile gitmek isteyen birisi için , tümüyle elektrikli bir otomobil, gerçekten nadiren ihtiyaç duyulan çok büyük bataryası nedeniyle yanlış bir tercih olacaktır. Bu sadece araç kullanırken enerji harcanmasına neden olmaz , aynı zamanda akü üretiminde gereksiz yere CO2 salınımına neden olur . Yaklaşık 50 ila 100 kilometre elektrik menziline sahip olan bir plug-in hibrit araç bu durumda çok daha çevre dostu bir alternatif olacaktır. 

Hala Uzun Bir Süre İçin Çevre Dostu Temiz İçten Yanmalı Motorlara İhtiyacımız Var. 

Dünyanın karmaşık bir yer olduğunu ve en basit çözümlerin genellikle işe yaramadığını kabul edelim. Modern ve temiz içten yanmalı motorların, ulaştırma sektöründe meydana gelen zararlı emisyonları etkin bir şekilde azaltmak için uzun bir süre stratejimizin bir parçası olarak kalması gerekecektir. Bu nedenle, politikalarımızın tarafsız ve ideolojik olmayan bir temelde hareket ederek , doğru karar vermek için biraz daha fazla zaman harcaması yerinde olacaktır. İklimin korunması insanlık için son derece hayati bir konudur.


Hiç yorum yok: