28 Mart 2016 Pazartesi

Elektro-Kirlenme (Elektrosmog )



(Wikipedia.de sitesinden Türkçeye tercüme edilmiştir.) 




Elektro-Kirlenme veya E-Kirlenme (elektro-smog ) elektro ile duman (smoke) ve sis (fog )kelimelerinden meydana gelir ) kısmen biyolojik etkilere sahip olduğu veya olabileceği kabul edilen elektrik , manyetik ve elektromanyetik alanların bütünü için kullanılan genel geçer bir ifadedir. 

Tespit edilebilir elektromanyetik alanların varlığının çevreye uyumlu olması, özellikle insanları ilgilendiren sıhhi uyumluluk ve uygunluk Elektromanyetik Çevre Uyumlululuğu olarak adlandırılır. 

Bu etkilerin kendilerine tesir ettiği canlılar elektroduyarlı olarak adlandırılır. Bu etkiler ile ilgili olarak elektromanyetik çevre uyumluluğu çerçevesinde izin verilen sınır değerler farklı yönerge, norm ve yasalarda verilmiştir. Aynı şekilde elektromanyetik alanların teknik donanımlar üzerindeki etkileri elektromanyetik uyumluluk çerçevesinde tariflenmiştir. 


Burada elektro-sisduman kavramnın temelinde, özellikle sıcaklık terselmesi durumlarında insan sağlığına zararlı madde yoğunluğunun havada çok aşırı şekilde artmasına sebep olan (İngilizcedeki smoke + fog = smog ) duman ve sis kelimeleri yatmaktadır. Bu mantığa dayanarak elektrosmog kavramı , insan, canlı doğa, hayvanlar, bitkiler ve diğer yaşam türleri ve tek hücreli canlılar üzerinde sağlığa zararlı etkileri olabilecek çok aşırı yüksek elektromanyetik alanları ifade etmektedir. Bu kavram olumsuz çağrışımlar yapan bir kavram olarak düşünülebilir. Bu kavram bu nedenle bir disfemizm (kaba şekilde ifade etme ) örneğidir. 


Tanımlama Uğraşları
Her ne kadar konu elektromanyetik dalgalar ve aynı şekilde parçacık ışıması dahilinde bulunmaktaysa da , muğlak bir kavram olan elektro-kirlenme ve bu fenomenin sınırları çok keskin bir şekilde belirlenemediği için termal ışınım ve iyonize edici ışınımlar (radyoaktivite ) bu kavrama dahil edilmezler.

Burada elektromanyetik uyumluluk (EMV) kavramı ile çevresel elektromanyetik uyumluluk kavramı (EMVU ) arasında ayrım yapmak gerekmektedir. EMV, elektrik ve elektronik cihazların birbirleriyle olan etkileşimlerini konu almaktadır. 
Öncelikle yapay olarak üretilen elektromanyetik alanların çevre ve özellikle insan üzerindeki etkileri, EMVU kavramını üreten gerekçeler arasında sayılır. 
Burada herşeye esas olan prensip, üzerinden doğru akım akan bir iletkenin çevresinde büyüklüğü değişmeyen bir alanın, üzerinden değişken (alternatif ) akım akan bir iletkenin çevresinde büyüklüğü ve yönü değişen bir alanın oluşmasıdır. Çevresel elektromanyetik uyumluluk (EMVU )’un kapsamında , durağan, düşük ve yüksek frekanslı değişken alanlar ile farklı biyolojik etkilere sahip olma potansiyeli taşıyan değişik türde modülasyon tipleri arasında ayrımlara gidilebilir. 


Telsiz telgrafların ürettiği dalgalara karşı koruma sağladığı düşünülen Bir korunma elbisesinin resmedilişi
Tarihçe
Yüksek gerilim iletkenlerinin ve elektromanyetik alanların çevre ve insanlar üzerindeki etkilerinden duyulan endişeler yeni değildir ve aşağıda elektrik enerji tekniğinin başlangıç dönemlerine ait örnekte de görüleceği üzere ondokuzuncu yüzyılın ortalarında teknikten faydalanılmaya başlandığından beridir bu endişeler kalıcı olmuştur:

Bayern’de 1890 yılında Kraliyet umumi idaresindeki memurlarının alternatif gerilimde elektrik üreten ilk alman güç santrali olan Elektricitaet-Werken Reichenhall’in açılış kutlamalarına katılmalarına veya makine dairesine girmelerine izin verilmemiştir. 
Bayern’deki bu kamuya ait ilk elektrik santrali Bad Reichenhall’de aydınlatma amaçlı hizmet vermiş olup, o günün ölçülerine göre benzersiz bir büyüklük olan 2 kV gibi bir gerilim büyüklüğü bu yasaklamanın nedeni olarak gösterilmiştir. 
Yine de yüksek gerilimi ilgilendiren işlerde, tıpkı bugün özellikle ‘ Beş Güvenlik Kuralı ‘ ve ‘ Gerilim Altında Çalışma ‘ başlığı altında norm haline getirilmiş olduğu gibi elektrik kazalarının önüne geçebilmek için çok özel güvenlik önlemleri söz konusu olmaktadır. 
Bugün artık yaşamımızın bir parçası haline gelmiş olan baz istasyonlarının teknik olarak öncülleri olan ilk telsiz cihazların ve onların telgraf istasyonlarının ortaya çıkmasıyla da aynı şekilde endişeler ve korkular söz konusu olmuştur. 
1911 yılının nisan ayında ABD’deki Atlanta Terkip (AJC ) gazetesi telsiz telgraf dalgalarının olası zararları hakkında haber yaparak , bu dalgaların zaman içerisinde insanların dişlerini kaybetmesine, saçlarının dökülmesine ve aklını kaybetmesine neden olabileceğini bildirdi. 

Telsiz çağı başladığında (ki bunu hemen telsiz telefon takip edecektir) teneffüs ettiğimiz hava o kadar elektrik yüklü olacak ki insanoğlu bu etkileri yüzlerce değişik şekilde duyumsayacaktır. Daha şimdiden dişlerimize zarar verdiğini görüyoruz. Yarın belki bir de bakacağız ki saçlarımız aynı nedenle dökülüyor ve sonunda aklımızı hatta yaşamımızı kaybetmişsiz.” – Rolf Hensingmüller: The Atlanta Terkip Gazetesi , Sayfa C6, 30. Nisan 1911


Buna çare olarak bir yağmurluğu andıran bir korunma elbisesi önerildi. Bu elbise telsiz telgrafların dalgalarının insana zarar vermesini önleyecekti. 


'Ne var ki , bu tarz bir yalıtım işlemi ile uğraşmayacaksak, izlenmesi gereken yek yoklbizi koruyacak yalıtımlı elbiseler giymektir. Bu elbise kauçuk bir paltodan ve özel bir malzemeden yapılmış bir başlıktan oluşacaktır. Tüm yüzümüz gözümüzde görmeyi sağlayan gözlükler ve nefes almamıza yarayan bir hava valfi dışında tamamen kapalı olmak zorundadır. ' 

Rolf Hensingmüller: The Atlanta Terkip Gazetesi , Sayfa C6, 30. Nisan 1911

Bilimsel Araştırmalar
Çevresel Elektromanyetik Uyumlululuk sahasında yönetmeliklerle bir takım sınır değerlerin getirilmesine yol açan yüksek frekansın su barındıran dokular üzerindeki ısıl etkisi genel anlamda artık ispat edilmiş bir olduğudur. Hücre toplulukları üzerindeki etkiler , belli durumlarda tekil hücrelerdeki olası rezonans durumu, beyin ve sinir hücrelerinin oluşturduğu yollar üzerindeki etkilerin zararlı olup olmadığı henüz bugüne kadar tartışmaya yer bırakmayacak şekilde kesinkes ispat edilememiştir. 2010 yılı şubatında EMF-Portal( web sitesinde) elektromanyetik alanların biyolojik etkileri hakkında 11391 yayınlık bir standı bulunduğundan bahsetmiştir. Aşağıda bu konu ile ilgili detaylı bilgi içeren birkaç çalışma verilmektedir.

1990’lı yıllarda fareler üzerinde yapılan ve elektromanyetik alanların Kan-Beyin Bariyeri üzerindeki etkilerini araştıran ve kendilerinden çok farklı sonuçlar elde edilmiş olan çok sayıda çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bilimadamı Leif .G .Salford ve Bertil Persson ve çalışma arkadaşları tarafından farklı farklı çalışmalar yayınlanmıştır. Bu grup daha önce 0,002 W/kg SAR (yani bugünkü sınır değerin binde biri kadar ) değerinde çok sayıda anormal sinir hücrelerinin varlığını tespit etmişti. Bu değer sonraları 0,2 watt / kg değerine kadar yükseltilerek çalışmalara devam edilmişse de herhangi bir farklı sonuç elde edilmemiştir. Bu çalışma BfS ( Alman Radyasyondan Korunma Ofisi ) tarafından normal, biraz anormal, çok anormal hücreler olarak sübjektif bir şekilde kategorize edilmiş olduğu için eleştirilmiştir Yine SAR değerinin dolaylı ölçüm yöntemi de eleştirilmektedir. Zaten Salford ve arkadaşları bu çalışmanın sonuçlarını başka bir kontrol çalışmasında yeniden üretmeyi başaramamışlardır.
Buna karşılık bir başka benzer çalışma 1997 yılında 0,3 ve 1,5 w/kg değerlerinde önemli bir artışın olmadığını göstermiştir. 7,5 w/kg gibi sınırın bir hayli üstündeki bir değerde ancak bir değişiklik gözlenebilmiştir. Japonyada gerçekleştirilen bir çalışmada 2 w/kg değerinde herhangi önemli bir değişiklik gözlemlenememiştir. Avustralya’daki bir başka araştırmada ise SAR değeri ile ilişkili bir sonuç elde edilememiştir.
Naila araştırması olarak adlandırılan bir çalışmada radyo vericisine olan mesafe ile aynı bölge içerisinde yaşayan insanlarda kanser hastalıkları arasında sayısal yönden zengin bir ilişkinin bulunup bulunmadığı araştırılmıştır. Buna göre, vericinin en çok 400 metre çevresindeki insanlarda, bu dairenin dışında kalan karşılaştırma/ kontrol grubuna nazaran kanser vakalarında bir artış olduğu sonucuna varılmıştır. Alman Radyasyondan Korunma Ofisi bu araştırmaya öncelikli olarak, aralarında herhangi bir ilişki bulunup bulunmadığını araştırmadan doğrudan elektromanyetik alanları neden ve hastalıkları sonuç olarak tanımladığı için eleştiri getirmiştir. (cum hoc ergo propter hoc). Bundan başka, çalışmanın bir takım zayıf yönlerinden bahsedilerek örneğin kanser hastalıklarının toplam sayısının beklenenden ciddi şekilde daha düşük olduğundan ve uzak-yakın olarak verilen kavramların çok fazla muğlaklık ihtiva ettiğinden bahsedilmiştir.

Reflex-araştırması ilk kez çok kuvvetli elektromanyetik alan seviyelerinde günlük elektromanyetik ışınım ile hücre hasarları arasında tekrar üretilebilir bir ilişki kurulabileceğini gösteren çalışmadır. Bu laboratuvar bulguları , doğru olsalar bile böylesi ışınımların hastalıklara neden olduğunu göstermemektedir. Bu arada , medyada yer alan haberlere göre, Refleks- araştırmasına, çalışmada saptanan” genetik bilginin aktarılmasında görev alan gen zincirinin kırılması” savının gerçekliği noktasında şüpheyle bakılmaktadır çünkü proje yöneticisinin ekibinden Franz Adlkopfer diğer araştırmalarda laboratuvar sonuçlarında sahtekarlık yapıldığını itiraf etmiştir

GSM istasyonları hakkında, kontrollü olarak yapılan ve deneyi yapanlarla denek gruplarının deney ve kontrol gruplarını bilmedikleri bir araştırmanın sonuçları 2007 yılında yayınlanmıştır. Wayne Eyalet Üniversitesi& Uppsala Üniversitesi (ABD) ile İsveç Karolinska Enstitüsündeki bilimadamları, elektroenzefalografi yardımıyla yaptıkları araştırma sonucunda baş bölgeleri üç saatlik bir cep telefonu radyasyonuna maruz kalan deneklerin pek çoğunun uykularında ciddi şekilde bozulma tespit etmişlerdir. Araştırmada kontrol grupları, GSM radyo sinyalleri içermeyen sahte bir bir ışımaya maruz bırakılmışlardır. Her iki gruplardakiler (denek/kontrol ) de maruz kaldıkları ışınımın gerçek mi sahte mi olduğunu ancak olasılık ihtimalinde tahmin edebilmektedirler. SAR değeri 1,4 w/kg ve frekansı 884 mHz lik bir GSM sinyali kullanılmıştır. Deneklerin bildirdiği gözlemler ve nörofizyolojik ölçüm bilgileri değerlendirmeye tabi tutulmuştur.

2008 yılının ocak ayında Avusturya’da Salzburg Sağlık Müdürlüğü tarafından, “Hausmannstatten ve Vasoldsberg Bölgelerinde Kanser Olasılığının Çevresel Epidemiyolojisi Yönden Araştırılması “ isimli araştırma yayınlanmıştır. Bu araştırmayı tetikleyen şey, adı geçen bölgede kanser vakalarının sıklaşması olmuştur. Araştırmanın ulaştığı neticeye göre, o zamanlar o bölgede faaliyet gösteren Mobilkom Austria’nın tek vericisine yakın bölgelerde kanser riskinin yükseldiği ve ciddi şekilde arttığı gözlemlenen kanser oranlarının Hausmannstaetten’de 1984-1997 yılları arasında C-şebeke konfigürasyonunda işletilen radyo istasyonuyla ilişkili olduğu ortaya konmuştur.

2008 şubatında bahsi geçen zaman dilimi içerisinde bu tartışmalı bölgede herhangi bir C –şebekesinin bulunmadığı ortaya çıktı. Mobilkom Austria firması bu çalışmayı yapanlara karşı açtığı mahkeme sürecinde , o bölgede o tarihlerde bir verici bulunmadığını gösteren Avusturya Ölçme ve Metroloji Daire Başkanlığı’nın 1989 yılına ait hava fotoğraflarının yanında, Seçim Bürosunun bir önceki hava fotoğraflarını destekler mahiyette olan resmi kronolojisini ortaya koymuştur. Söz konusu çalışma bu sürecin ardından geri çekilmiştir.

Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı cep telefonunun yaydığı radyasyonun “kansere neden olabilecek türde “ olduğunu kabul etmiştir. Bu konuda 2004 yılında yapılmış olan bir çalışmaya atıfta bulunmaktadır. Bu araştırmada cep telefonlarının uzun süreli olarak kullanılması neticesinde gliyom yani beyin tümörlerinin bir türünün oluşma riskinin % 40 kadar yükseldiği iddia edilmektedir. 

Görüşler
Salzburg Sağlık Müdürlüğü 2003 yılında  herhangi destekleyici bilgi ileri sürmeden şu şekilde bir uyarıda bulundu:
Elektrokirlenme ayrıca vejetatifleri, merkezi sinir sistemini, hormanları ve hücreleri etkileyerek zarar verebilir. Çok yoğun  ve uzun süreli bir kirlenme ayrıca farklı hastalıklara yol açabilir. “
Dünya Sağlık Örgütü  bu olguyu “düşük  frekanslı elektrik alanlar insan vücudunu da  tüm diğer yüklü parçacıkları nasıl etkiliyorsa aynı şekilde etkilemektedir.Elektrik alanlar iletken malzemelere rastladığında elektriksel yüklerin madde üzerindeki hacimsel dağılımına etki ederler. Gövdeden  toprağa akan bir elektrik akımı yaratırlar. Düşük frekanslı manyetik alanlar insan vücudunda da kapalı döngüler üzerinde akan akımlar meydana getirmektedirler. Bu akımların büyüklüğü dış manyetik alanın şiddetine bağlıdır. Bu akımlar yeterince büyük olduklarında sinirleri ve kasları uyarabilir veya farklı türde biyolojik olayları etkileyebilirler.” şeklinde tarif etmektedir.
Bunun yanında Dünya Sağlık Örgütü “zayıf elektromanyetik alanlara maruz kalındığında bu durumun sağlığa olan etkilerini şu anki bilgimizle doğrulayamadığımız  ” sonucuna ulaşmaktadır.  Buna rağmen yine de bir takım belirsizliklerin bulunduğunu belirterek konunun araştırılmaya gereksinim duymakta olduğu dile getirilmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü’nün bir  parçası olan Kanser Araştırmaları Ajansı IARC , 2002 yılında düşük frekanslı manyetik alanları (Yüksek gerilim iletim hatlarının meydana getirdiği türden )  “kansere neden olması olası” şeklinde sınıflandırmıştır. Federal Almanya Işınımdan Korunma Dairesi’nin elektromanyetik ışınımının olası zararları  ile ilgili  kamuoyunda tartışılmaya devam eden farklı araştırmalar hakkında beyan ettiği bir görüşte , tüm bu araştırmaların istisnasız bir şekilde , farklı yöntem hataları veya elde ettiklerini iddiasında bulundukları sonuçları tekrarlamadaki başarısızlıkları nedeniyle eleştirilmiştir.
Eş zamanlı olarak bahsi geçen Işınımdan Korunma  Dairesi iyonize edici özellikte olmayan ışınımların sağlığa zararlı etkilerinin olabileceğini bildirerek uyarıda bulunarak  “Olası sağlık risklerinin önüne geçmek için kurumumuz ışınımdan korunmada kişisel insiyatif alınarak bu risk seviyesinin en düşük mertebeye çekilmesinin uygun olacağı görüşündedir” şeklinde görüş bildirmiştir.

Etkiler Hakkında Şahsi Kanaatler
 Elektrokirlenmenin yol açabileceği durumlar ile ilgili kişisel kanaatlerde fiziksel bağlamların dışında  değişik şekillerdeki bilimsel ve teknik kaygılar da rol oynamaktadır. Elektrokirlenmenin etkileri ile ilgili olarak yapılan tartışmalar genellikle duygusallık yönü ağır basan, kişisel ve bilimsel yöntemlerin dışında kalan bir yapıdadır. Bu bağlamda, medyada negatif etkiler ile ilgili olarak çok değişik türde uyarıların yapılması alışılageldik bir durum arz etmektedir.  Araştırmalarda karşılıklı olarak , verilerin toplanması ve araştırmanın sonuçlandırılması aşamasındaki sonuç çıkarma yöntemleri ile ilgili olarak  manipülasyon suçlamalarında bulunulmaktadır.  Kişilerin konuyla ilgili izlenimleri bir zarar olgusunun varlığı hakkında hiçbir şey ortaya koymamaktadır çünkü telkine açıktırlar ve bu yüzden yararlanılabilir olarak görülmezler.
 Makul bir değerlendirme için gerekli olan masraflardan kaçınmak veya iç açıcı olmayan sonuçlardan korkulduğu için ideolojik gerekçelerle şeffaf bir tartışma ortamı sık sık engellenmektedir.
Kişiler arasında  araştırmaları manipüle ettikleri veya bilerek aldatmaya yönelik çıkarımlar yapıldığı ve komplo teorileri üretildiğiyle  ilgili suçlamalar meydana gelmiştir.  Bununla beraber karşı taraftan sık sık  bu olgunun zararsız olduğuna ve sadece  olduğu varsayılan  etki modellerine dair genelgeçer ve epistemolojik nedenlerle gerçekleştirilemeyen bir ispat talep edilmektedir. Prensipte sadece belirli bir zararın ispat edilebilirliği söz konusudur.

Varsayılan Zararlılık
Bu “elektrokirlenme zararlıdır” fikrinin savunucuları  günlük alışılılmış elektromanyetik ışınımın insanlar üzerinde zararlı olduğunu, bu alanların seviyeleri ile  ışınımın termal etkisinin ihmal edilebilir derecede düşük olsa bile bu ışınımların  sağlığa olumsuz etkilerde bulunduğunu varsaymaktadırlar. Örneğin Oberfrank doktor grubundan birinin yaptığı ve   bu fikri destekler mahiyette olan bir araştırmada zararlı bir etkinin varlığı istatistiki yöntemlerle güçlü bir şekilde ortaya koyularak ruh hallerinde bozulmaların olduğunu söyleyen çok sayıda deneğin varlığından bahsedilmiştir.
Pek çok teknoloji ve ürünün zararlı olup olmadığının ancak çok ilerleyen zamanlarda ortaya çıkacağı ve  elektromanyetik alanlar ile ilgili dikkatli olunması gerektiği savunulmaktadır.
 Örnek olarak da röntgen ışınları, radyoışınım gibi iyonize edici ışınımlar, veya Asbest ve Konterjan gibi  belirli kimyasal maddeler anılmıştır.       Sağlığa olan etkiler ile ilgili  belgeler yazım şekli daha çok anektod türünü andıran raporlara dayanmaktadır. 

Kabul Görmeyen Zararlılık 
Elektrokirlenmenin “zararsız” olduğunu savunanlar, istatistiki bilgilere dayanarak böyle bir zararlılıktan bahsetmenin yetmeyeceğini iddia etmektedirler. Bu görüşe göre böyle zararlı bir etki hiç olmasa ve tüm araştırmalar hatadan muaf bile olsa tüm çalışmaların % 5 ‘in de önemli bir takım istatistiki hataların bulunabileceği ifade edilmektedir. Ayrıca buna, hiç söz konusu olmadığı halde çok zaman , önemli sonuçlar doğurduğu yanılsamasına yol açacak olan , deney düzeneğinin kurulumu ile verilerin toplanmasındaki hataları da eklemek gerekmektedir. Yalnızca bağımsız bir şekilde tekrar tekrar kendini yeniden üretebilen araştırmalar anlam ifade etmektedir. Ne var ki , zararlı bir etkinin söz konusu olduğunu tespit eden çalışmalar ya bugüne dek hiçbir şekilde tekrarlanamamış veya bu çalışmalarda yöntemsel veya sistematik hatalar yapılmıştır. Elektrokirlenmenin zararlı sonuçlarının olduğunu tespit eden araştırmalar gerçek koşulları dikkate almadan, yalnızca farklı bölgesel mekan ilişkilerinin dikkate almadan bir sonuç üretebilen laboratuvar ortamında yapılmaktadır. Araştırmalar elektroduyarlı olduğu iddia edilen insanlarla ilgili olarak, ışınıma maruz kalma ve şikayetlerin ortaya çıkması arasında bir ilişki saptayamamamıştır. Nabeco etkisi olarak açıklanan bu fenomen, yeni kurulmuş ama henüz işletmeye alınmamış vericilerden şikayetlere yola açmaktadır.

Piyasanın Teklif Ettiği Önlemler
Piyasada zaman zaman, cep telefonunun içine yerleştirilen ve ışınımdan koruduğu iddia edilen cep telefonu radyasyon filtreleri görülmektedir.Çevresel elektromanyetik uyumluluk yönünden değerlendirildiğinde, iddia edilen koruma etkisine böyle bir filtrelemenin her yönde kapalı bir ekranlama üretememesi nedeniyle şüphe ile yaklaşılmaktadır. Bu filtrelerin kullanımı cep telefonunun sinyal alım gücünü etkileyerek verici istasyonu ile arasındaki denetleme devresini bozabilir. Bu nedenle cihaz, filtresiz kullanıma göre daha yüksek güçte çalışmaya zorlanabilir ve böylece istenen etkinin aksine daha zararlı hale gelir. 

Elektrotesisat tarafından meydana getirilen elektrik alanların zayıflatılması için piyasada şebeke kesme şalterleri teklif edilmektedir. Sayaç ve sigorta dolabına sigortalardan sonra konulacak böyle bir kesici vasıtası ile şebekeden herhangi bir akım çekilmediği zamanlarda hat şebekeden ayrılır ve herhangi bir tüketici cihaz devreye sokulmak istendiğinde tekrar şebekeye bağlanılır. 

Yüksek frekanslı elektromanyetik değişken alanların etkisi, elektriksel olarak iletken ve tüm etrafı kapalı bir ekranlama ile zayıflatılır. Metal ve ferromanyetik olmayan bir muhafazanın değişken alanlar üzerindeki etkisinin dayandığı prensip muhafaza üzerinde meydana gelen girdap akımlarıdır ki bu akımların meydana getirdiği manyetik alan maruz kalınan alanların etkisini kısmen karşılamaktadır. Ekranlamanın kalitesi “ekran zayıflatması” kavramı ile açıklanır ki bu kavram da elektromanyetik uyumluluğun alanına girmektedir. 









Hiç yorum yok: