“Akıllı şebekeler” ile birlikte alçak gerilim seviyesinde de, gelecekte bu tür zorlukların üstesinden gelinmesinde yardımcı olması beklenmektedir. Günümüzün şebeke kontrol sistemleri neredeyse tamamen yüksek ve kimi zaman da orta gerilim seviyesinin izlenmesi ve kontrol edilmesi ile sınırlıdır. Bununla birlikte, Fraunhofer Rüzgar Enerjisi ve Enerji Sistem Teknolojisi Enstitüsü tarafından Almanya'da kurulu olan fotovoltaik gücün üçte ikisinden fazlasının, alçak gerilim şebekesi üzerinden ve düzensiz bir şekilde sisteme aktarıldığı tahmin edilmektedir. Bununla birlikte, şebeke işletmecileri genellikle bu sistemlerin yüklenme seviyeleri hakkında yeterince bilgi sahibi değildir.
Konut ve işletmelerdeki dijital sayaçlar bu nedenle veri kaynakları olarak kullanılabilirler. En azından mühendislerin beklentisi bu yönde. Bu sayaçlar anlık güç ihtiyacını gerçek zamanlı olarak belirleyecek ve ayrıca tüketicileri şebekedeki elektrik arzının ne fazla olduğu durumda bilgilendirecektir. Böylelikle, konutlar, işletlemler ve sanayi tesisleri kullanımlarını bu dönemlere kaydırma yoluna gidecektir. Tüm bu süreç, uzaktan yönetilebilir cihazlarla otomatize edilebili olup yine daha uygun ücretlendirmeye sahip bir elektrik tarifesi ile bu durum daha çekici hale getirilebilir.
Elektoteknik ve Elektronik Bilişim Teknolojileri Derneği (VDE) 'na göre, bir günlük süre içerisinde kullanılabilecek potansiyel teknik olarak şu anda sadece dokuz gigawatt altında. Bu yaklaşık dört milyon hanenin ihtiyaçlarına karşılık geliyor. Ve Fraunhofer Sistem ve İnovasyon Araştırmaları Enstitüsü, akıllı şebekelerin Alman ekonomisine yönelik makroekonomik etkilerini yılda yaklaşık 56 milyar avro olarak tahmin ediyor.
Federal Bakanlıklar tarafından sürdürülen Çevre ve Ekonomi için “E-Enerji” finansman programının bir parçası olarak, altı farklı model bölge, geleceğin enerji şebekesinin nasıl görünebileceğini araştırdı: Karlsruhe / Göppingen, Mannheim, Cuxhaven, Aachen, Harz ve Ren-Ruhr bölgeleri ayrıca son dört yılda, akıllı bir güç şebekesinin temel unsurlarını da geliştirdiler ve bu şebekelerin çalışmalarıyla ilgili deneyim kazandılar. Önemli bir bulgu, ticari işletmelerin, en yüksek güç tüketim taleplerini yüzde yirmiye, özel hane halkının ise yüzde onuna kadar olan bir kısmını, zaman aralığı olarak kaydırabildikleri idi. Uzmanlar ayrıca yaklaşık yüzde üç oranında bir enerji tasarrufu hakkında konuşuyorlar. Ne var ki yıllık tüketimi yaklaşık 4,000 kilovat saat olan standart bir hane için, bu, ayda sadece beş avrodan daha düşük bir mali rahatlama sağlayacaktır.
Yüksek Harcamaya Karşılık Elde edilen Fayda Yetersiz mi ?
Bu sayılar müşterileri veya enerji sağlayıcılarını coşturmaya yetmiyor.. Açıkça, birçok eylemin zaman olarak planlanması meselesinin hafife alındığı anlaşılıyor. Kim gece yarısı ütülemek veya elektrikli fırında yemek pişirmek ister ya da hangi hangi fırıncı öğleden sonra ekmek pişirme planı yapar? Dahası, tüm bölgelerde, yerel olarak üretilen elektriğin en iyi şekilde yine yerel/bölgesel olarak tüketileceğine dair içgörüyle karşılaşmak şaşırtıcı değildi. Böylece, Cuxhaven bölge modeli aynı zamanda birkaç yüz testi hane, iki büyük yerel soğutma tesisi, belediye yüzme havuzu ve arıtma tesisini testlerine dahil etti. Özellikle, büyük ticari müşteriler, offshore rüzgar türbinleri tarafından bolca üretildiği zaman rüzgar enerjisini kullanarak şebekeden çektikleri akımı düşürdüler.. Bir tampon görevi görerek, iletim nakil şebekelerini rahatlattılar.
"Model Şehir Mannheim" da ayrıca kendi kendine örgütlenmeye ağırlık verdi. Durumu "Şimdi ye kadar elektrik hatları merkezi olarak kontrol edildi" diyerek açıklıyor Mannheim MVV Energie AG ‘de İnovasyon Yöneticisi olarak görev alan Robert Thomann açıklıyor: "Biz enerji sistemini aşağıdan yukarıya doğru optimize ediyoruz." Mannheim’liler enerji sistemini organizmanın bir türü olarak kabul ederek bir ağaçla karşılaştırıyorlar: Merkezi sistemler gövdeyi, birkaç düzine yapı, dağıtım şebekesi hücreleri olarak dalları , en küçük nesneler olan haneler ise yaprakları oluşturmaktadır.
Her birinde enerji sorumlusu diye tabir edilen kontrol mekanizmaları etken olmaktadır. Tüketimi sürekli olarak gözetim altında tutamayan ve gerekirse elektrik fiyatlarının düştüğü saatlerde özellikle de gece saatlerinde cihazları açıp kapatamayan tüketiciler adına elektrik sisteminin güç yönetimini devralırlar. Mannheim modelindeki her dağıtım şebekesi hücresinde ayrıca, her ikisi de bir otomatizasyon cihazı olan bir şebeke ve bir piyasa moderatörü bulunur. Birincisi, hücrenin fiziksel ve lojistik olarak düzgün şekilde çalıştığını gözetler. Cihaz aynı zamanda komşu hücreler ile gerçekleştirilen otomatik akım dengeleme ile ilgilenir. Müşterilerin kendi ürettikleri elektriği bir güç alışverişinde elektrik pazarına satabilecekleri “ piyasa moderatörü “ tarafından desteklenmektedir.
Hücresel konseptleri sayesinde, Mannheimlılar ayrıca insanların ayrıca korkuları olan bir duruma karşı önlem alabiliyorlar: Birçok kişi yerel enerji tedarikçilerinin hane halklarının kullanım alışkanlıklarını, güç tüketimlerinin saniyeler mertebesinde doğru olarak ölçülmesi sayesinde gizlice öğrenmek istemesinden korkuyor, bu nedenle bu akıllı cihazlara karşı genele yaygın bir kızgınlık var. Belki de bunun sebebi bazı saha testlerinde müşterileri konu ile ilgili olarak harekete geçirmenin zor olmasıydı.. Müşterilerden bazıları ise yeni teknolojiyi doğru kullanmada veya yeni ürün ve hizmetleri anlamada problem yaşıyor.
Buna ek olarak, bir Forsa (Almanların TUİK’i) araştırmasına göre, hanelerin sadece yaklaşık yüzde 4’ü akıllı şebeke kontrolü tabanlı yeni bir dijital sayaç için para ödemeye hazır. Enerji tedarikçileri ve şebeke operatörleri bunu duymaktan hoşlanmıyorlar; eski siyah Ferrari sayacı değiştirmek için yüz Euro talep edip aynı zamanda daha yüksek aylık kira ücreti talep ediyorlar. Forsa araştırmasına göre, tüketicilerin yüzde 70'inden fazlasının, elektrik tedarikçisinin elektrik birim fiyatlarını artırmak için şebekeyi yenilemek istediğine inanması hiç de şaşırtıcı değil.
Genel olarak, elektrik tedarikçileri ve şebeke işletmecileri, uzun bir süre kabul görme ve ekonomik problemlerle boğuşmaları gerekti. Özellikle, uzun süredir artan yenilenebilir enerji üretimi nedeniyle elektrik üretim maliyetleri düşmekte ve bunun için tedarikçiler tüm vergiler, harçlar ve yenilenebilir enerji kesinti ücretleri aynı kalmış olsa bile maliyetleri çok daha az miktarda düşürebiliyorlar , Yeni teknolojiye yapılan yatırımların kendini amorti edebilmesi için uzun yıllar geçmesi gerekiyor.